1-ENNANE : Sürekli şikayetçi.
2-MENNANE: Başa kakan.
3-HANNANE: Önceki eşine özlem duyan.
4-HADDAKE: Açgözlü, her şeyi isteyen.
5-BERRAKE: Sürekli süslenen.
6-ŞEDDAKE: Çok fazla konuşan, geveze.
İMAM-I GAZALİ
ENNANE (Sürekli şikâyetçi)
Hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazılara ve yahut sızlanmalara şikâyet deniyor. Bu durum sürekli ve durmaksızın yapılırsa karşı tarafı rahatsız eder. Bir adama devamlı, sen şöylesin böylesin, diyerek olumsuz cümleler kurarsanız, o kişiye psikolojik baskı yapmanın yanı sıra, kederlenmesine de yol açmış olursunuz.
Erkeğin yaptığı her şeye söylenip duran, hoşgörüden nasibini almayan, bir meseleyi uzatıp duran, örneğin “benimle hiç ilgilenmiyor, annesine çok düşkün, kocam beceriksiz, çocuklarla diyalog kurmuyor, surat asıp duruyor” vb. gibi aynı nakaratların ezberden tekrar edilmesi bu tip kadının karakteristik özelliğidir.
Dırlanmalar hiç bitmiyor, adamı yerin dibine sokma çabasıyla, ortalığı yangın yerine çevirme, almış başını gidiyor. Bu adam bu kadar berbatsa, niye bu adamla hala yaşamaya çalışıyorsun? Boşansana o zaman. Adamı artık yaptığın zulümlere karşılık, illallah ettirdiğinde de, seni boşamaya kalkarsa lütfen hiç ağlayıp zırlama olur mu?
İmam-ı Gazali, insanın kafasını sürekli ütüleyen bu kadınlarla, evlenilmemesinin daha uygun olacağını ifade ediyor. Bana sorarsanız, bunu erkek yaparsa o da aynı duruma düşmüş olur derim.
MENNANE (Başa kakan)
”Bunlar, böyle şeyler söylenmez ama…” diye söze başlayana dikkat edin, bir şeyi başa kakacak, yaptığı bir iyiliği yüze vuracaktır. Tek tek iyiliklerini sayacak da onun için söze böyle başlıyor.
Bu tiplerin insanın başına bir şeyi kakmada; iki hedefi vardır. Ya övünecekler, iyice şişecekler ya da karşıdakini minnet altında bırakmak yani birinin iyiliğine karşı kendini borçlu durumdan kurtarmak için, karşılık olarak bir iyilikte bulunacaklar.
İki davranış şeklinin de ele avuca alınacak bir tarafı yoktur. Tam bir ahlaksızlık örneğidir. Hakiki bir mü’min kişi, asla yaptığı bir iyiliği övünmek için yapmaz. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapar.
İnsanın, yapmış olduğu iyilikleri sayıp dökmesi, yüze vurması, başa kakması Yüce Dinimizin yasakladığı kötü huy ve davranışlardan biridir.
Yapılan iyilikleri başa kakmak, ondan gelecek bütün sevabı yok edip, boşa çıkarmak demektir. Sanki o iyilik hiç yapılmamış gibi olur. Bu konu hakkında Bakara suresinin 264. ayet-i kerimesinde Yüce Mevla’mız şöyle buyururlar: “Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.”
Kadın evlendiğinde eşine, örneğin zenginliğinden ötürü bir iyilik yapmıştır. O yapılan iyiliği de, sürekli adamın başına kakıyordur. Başa kakanların yaptığı tüm iyilikler, yok hükmünde olacağından İmam-ı Gazali, bu tip kadınla da evlenmeyi uygun görmemektedir. Bana sorarsanız bunu erkek yaparsa, aynı duruma düşmüş olur derim.
HANNANE (Önceki eşine özlem duyan)
Hz. Mevlana Mesnevi’de kendini deliliğe verip sopasına binip dışarıda gezen bir ulu kişiye akıl danışan biri “ bu sokakta oturan kadınlardan birini almak istiyorum. Benim gibi adama hangisi layık?” diye sorması üzerine deli veli;
“-Dünyada üç türlü kadın vardır. İkisi zahmet ve mihnetten(üzüntü, sıkıntıdan) ibarettir, biri daim bir hazinedir. Onu alırsan tamamıyla senin olur. İkincisinin yarısı senin olur, yarısı senden ayrı kaim… Üçüncüsü ise hiç sana mal olmaz.” Akıl danışan, değneğini at gibi sürüp giden deli veliye;
“-Gel de şunu etraflıca anlat. Bu söylediğin üç kadın kimlerdir? Onu bir söyle!” Şeyh(deli veli) dedi ki:
“-Bakire tamamıyla sana mal olur, gamdan kurtulursun. Yarısı senin olan da duldur. Fakat hiçbir surette sana mal olmayan evladı olan kadındır. İlk kocasından evladı olursa sevgisi de bütün hatıraları da oraya gider.(2405-2414. Beyitler)
Evlendiğim zaman Resulullah (sav) bana:
“Nasıl biriyle evlendin (dulla mı bakire ile mi?)” diye
sordular.
“Bir dul aldım!” dedim.
“Niye bakire değil? O senin sen de onunla mülatefe( şakalaşır, iltifat)
ederdiniz!” buyurdular.
(Buhari, Nikah 10; Müslim, Rada 54, (715); Ebu Davud, Nikah 3, (2048); Tirmizi, Nikah 4, 13 (1086, 1100); Nesai, Nikah 6, 10 (6, 61-65))
Üveym İbnu Sâide radıyallahu anh anlatıyor:
“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Bakire kızlarla evlenin. Çünkü onların ağızları daha tatlı, rahimleri daha doğurgandır, aza da razı olurlar.”
Ağızlarının tatlılığı,“hayâ perdeleri yırtılmadığı için, edepli konuşurlar, kocalarına karşı kırıcı, çirkin söz söylemezler” diye anlaşılmıştır. Hadis, kadınların doğurganlık vasfını övmektedir.
Kadının razı olacağı “az”dan muradın “maddi ihtiyaçlarda; yemede, içmede, giyim kuşamdaki azlık olabileceği gibi, cinsi münasebetteki azlık“ın da olabileceği söylenmiştir. “Dul kadın önceki kocasının yanında her şeyin bolunu görmüş olabilir. Aynı şeyi yeni kocasında da arayarak, bulamayınca tatsızlığa sebep olur.” denmiştir.
HADDAKE (Açgözlü, her şeyi isteyen)
Açgözlü, tamahkâr, bencil ve cimri olma hali yani her şeyi kendine ayırma eğiliminde olan kişiye denir. Açgözlü bir insan daima zenginlik, para ve yemek gibi şeylere gerektiğinden fazla sahip olma eğilimindedir. Her şeyi istemek, nefs-i emaresine teslim olmak insanın derecesini düşürür. Gereğinden fazla harcama yaptıran kadın erkeği ekonomik yönden zayıflatır. Ev ekonomisinde sıkıntı olur. Maddi şeylerle mutluluk arayan kadın abat olmaz.
BERRAKE : (Sürekli süslenen)
Süslenmek; kendini süsleme işine deniyor. Güzel olanı sevme ve güzel görünmeye çalışma duygusu da insanın yaradılışında, fıtratında bulunan tabi bir haldir. İslâm ise fıtrat dinidir. Böyle bir dinin fıtrata özgü duyguları köreltme ve yok etme gibi bir misyonu üstlenmesi söz konusu olamaz. Olsa olsa ayar ve düzenleme yapar. Yaradılışı bozmuyorsa bu süslenme helal, bozuyorsa haramdır. Süsünü yabancı erkeklere göstermediği sürece helaldir. (Bakınız: Nur suresi/31)
Süslenme kadın için doğal bir durumdur. Kendilerini göstermeye meyillidirler. Burada her önüne gelene kendilerini teşhir etmelerinin hastalıklı ve psikolojik bir yetersizlik olduğu iyi anlatılması gerekir. Ancak süslerini sınırsızca kocasına göstermesinin ibadet olduğunun da güzel izah edilmesi elzemdir. Ahzab suresi 32. Ve 33. Ayetlere göre kadınların yabancılara yumuşak ve kırıta kırıta konuşmamaları, süslenip püslenip sokağa çıkmamaları isteniyor. Çünkü kalbinde hastalık olan erkeklerin bu durumda kadınları rahatsız edebilecekleri vurgulanmaktadır. İmam-ı Gazali’nin ‘evlenmeyin’ tavsiyesinden nasibini alanlar da muhtemelen bu tiplerdir.
ŞEDDAKE (Çok fazla konuşan, geveze)
Kadınlar yaratılışları gereği çok konuşurlar. Konuşan kadınlar, anlattıklarıyla kâinatın sırrını ifşa ediyor olsalar da erkeklerin birlikte olmaktan nefret ettikleri kadın tipleri listesinde çok konuşan kadınlar ilk sıradadır. Hele de aynı ses tonu ile her olayı, tüm detaylarıyla, bitmez tükenmez bir uzunlukta anlatıyorlarsa… Aslında bu kadınlar sadece erkekleri değil, tüm sosyal hayatlarını kaybetme riski ile karşı karşıya kalabilirler. ÇÖZÜM: Bu kadınlar kendilerini ve yaşadıklarını herkesin merakla dinlemek istediğini varsayar ve kimseyi konuşturmazlar. Oysaki insanları çekici kılan konuşmak değil, dinlemek, anlatmak değil, anlattırmaktır. Makinalı tüfek gibi takır takır konuşmak, erkeklerin ancak nefretini cezbediyor başka da bir şey değil diye düşünüyorum.
Şemsettin ÖZKAN
15.11.2019
Kaynaklar
- Sorularlaislamiyet.com
- Mevlana Celaleddin Rumi, Mesnevi
- Kur’an- Kerim
Kadınlar erkekler için değil yine kadınlar için süslenirler. Çünkü asıl duygu diğer kadınlardan daha güzel olma arzusudur.
Bir kadınla tartışıp haklı çıkan bir erkek henüz görülmedi.