ALLAH FİRAVUNA MÜLK VERDİ AMA DERT VERMEDİ ZİRA DERT MÜLKTEN KIYMETLİ

(Toplumsal İlişkiler 484)


وَنَادٰى فِرْعَوْنُ فٖي قَوْمِهٖ قَالَ يَا قَوْمِ اَلَيْسَ لٖي مُلْكُ مِصْرَ وَهٰذِهِ الْاَنْهَارُ تَجْرٖي مِنْ تَحْتٖيۚ اَفَلَا تُبْصِرُونَؕ
“O devirde kralın halka duyurusu tellallar aracılığıyla yapılırdı. Bunun için Firavun, gönderdiği tellallar aracılığıyla halkına şöyle seslendi: “Ey halkım! Mısır’ın hükümranlığı benim hakkım değil mi? Bana babamdan miras kalan otoritem altındaki bu topraklar ve ayaklarımın altından akan şu nehirler benim malım değil mi? Fakat birileri, sizi bana karşı kışkırtıp yönetimi ele geçirmek istiyor, bunu hâlâ göremiyor musunuz?” (Zuhruf/51)

Hz. Mevlana; “Allah firavuna dünya mülkünü verdi fakat dert vermedi. Zira dert dünya mülkünden kıymetlidir.” der. Hz. Pir’in bu sözüne geçmeden önce bu cümlede geçen firavun kavramını açıklığa kavuşturmak gerekir.

Firavun (Arapça فرعون Fir’awn; İbranice פַּרְעֹה Parʻō) Antik Mısır’da hükümdarlara verilen isim. “Büyük Ev, Saray” anlamını taşıyan kelime daha sonraları hükümdardan bahsetmek şeklini almıştır. Firavunlar aynı zamanda tanrı Horus’un yeryüzündeki simgesi ve V. hanedandan sonra da güneş tanrısı Ra’nın oğlu olarak da kabul ediliyordu.

Mısır toplumunda din günlük yaşamın merkeziydi. Firavun,

 tanrılar ve insanların aracısıydı. Böylece firavun tanrılara vekalet ederdi. Mısır’daki tüm topraklara sahipti, yasalar çıkarır vergiler toplardı ve Mısır’ı ordunun başkomutanı olarak işgalcilerden korurdu. Dini olarak, firavun dini törenleri üstlendi ve yeni tapınakları seçti. Ma’at’ı veya kozmik düzeni, dengeyi ve adaleti korumaktan sorumluydu ve bunun bir kısmı, gerektiğinde ülkeyi savunmak için savaşa girmeyi veya bunun Ma’at’a (doğruluk adalet tanrıçasına)katkıda bulunacağına inanıldığında başkalarına saldırmayı içeriyordu.

Firavun olmak için anne tarafından soylu kan taşımanın daha önemli olduğuna inanılırdı. Böylece halktan kimi erkekler tam kan soylu bir kadınla evlenerek tahta çıkabilmişlerdi. Firavunların kutsal ve gizemli kabul edilen birçok adları vardır. Bunların sonuncusunu tahta çıktıkları zaman alıyorlardı ve genellikle bu ad, o firavunun izleyeceği politikanın bir habercisi olarak görülüyordu. Mesela savaş tanrısı Mantu’nun adını kullanarak Mantuhotep (Mantu hoştur) ismini alan bir firavun askeri seferler yapacağını ilan etmiş oluyordu.

Firavunlar ölene dek idarede kalıyorlardı. Bilinen en uzun iktidar 92 yılla eski krallıktaki son hükümdar Pepi IINeferkare‘ye

aittir. Uzun süre tahtta kalabilmek için her 30 yılda bir sihirli bir tören olan gençleşme festivali (heb-set) yapılıyordu. Firavun öldüğü zaman cesedi mumyalanıyor, 70 günlük yastan sonra dirilince kullanmak üzere, özel eşyalarıyla birlikte bir lahite konuluyor ve mezar kapatılıyordu.

Firavun anlayacağınız yönetimi, iktidarı, gücü ve mülkü sembolize ediyor. Musa Peygamber de bunlardan firavun II. Ramses’le uğraştı durdu. Ama firavun imana gelmedi. Mülküne yönetimine güvendi. Ta ki Kızıldeniz’de tam da boğulmak üzereyken “Musa’nın Rabbine inandım” dedi ama artık çok geçti. Çünkü iman yeis halinde son nefeste olmaması gerekiyordu. Çünkü cehennemdeki makamı gösterilmiş ölüyordu. Artık hava atmanın caka satmanın bir faydası yoktu. İman böyle bir durumda makbul değildi. Mülkü bir işe yaramıyordu. Kapitalizmin kulu kölesi olanlar Firavun’a baksınlar malı, mülkü, idaresi bir işe yaramıyor çünkü onun iman etme Allah’a kul olma gibi bir derdi yok. Mülk mü değerliydi yoksa dert mi?

Şemsettin ÖZKAN

12.10.2021 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-wikipedia.org

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.