AĞACA DAYANMA ÇÜRÜR İNSANA DAYANMA ÖLÜR AÇ ELLERİNİ RABBİNE SENİ BİR O GÖRÜR

(Toplumsal İlişkiler 173)


وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ فَلْيَسْتَج۪يبُوا ل۪ي وَلْيُؤْمِنُوا ب۪ي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ


“Ey Peygamber! Eğer kullarım sana Beni sorarlarsa, şunu hiç unutmasınlar ki, Ben insana şah damarından daha yakınım. O hâlde, hiçbir aracıya başvurmadan, doğrudan Bana yalvarıp Benden istesinler, çünkü Bana duâ edip yalvaranın yakarışına cevap veririm, onun duâsını işitir, uygun görürsem dileğini kabul ederim. Öyleyse, onlar da benim çağrıma uyup bana iman etsinler ki, böylelikle doğruluk ve olgunluğa ulaşabilsinler.
Duâdan uzak durmamalı, kendinizi onun hayır ve bereketinden mahrum bırakmamalısınız. Çünkü duâ, kulun kendi hâlini Allah’a bildirmesi değil, acziyetini itiraf ederek alçakgönüllülükle O’nun huzurunda boyun eğmesi ve tüm benliğiyle O’nu duyumsaması, zikretmesidir. Ayrıca Allah, kullarına vereceği bazı nîmetlerini birtakım sebep ve şartlara bağlamıştır. Fakat bunu yaparken, gereksiz yükümlülükler icat ederek hayatı çekilmez hâle getirmekten de kaçınmalısınız.
(Bakara/186)

İnsan aciz yaratılmıştır. Hemen her zor durumda birşeye sığınma durumunda hisseder kendini. Bir yerlere dayanma, birinden güç alma gibi davranışlar sergiler durur.

Hz. Mevlana; “ağaca dayanma çürür, insana dayanma ölür, aç ellerini Rabbine, seni bir o görür” derken insanın bu konudaki zayıflığına dikkat çeker ve insanı ancak Rabbinin anlayabileceğini söyler.

Mevdudi, “Tefhimü’l Kur’an” adlı eserinde; “Kullarım beni sana soracak olursa, işte Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da benim çağrıma cevab versinler ve bana iman etsinler.” ayetini açıklarken;

yani; “siz, Beni görüp hissedemeseniz de sizden çok uzak olduğumu sanmamalısınız. Hayır, bilâkis, Ben bir kuluma o denli yakınım ki, beni çağırabilir ve nerede olursa olsun Ben’den dilekte bulunabilir. Hatta Ben, kelime olarak ifade edilemeyen ve kalpte gizli olan istekleri dahi duyarım. Cehaletiniz esnasında ortaya çıkardığınız ilâhlara gelince, onların bulunduğu yerlere gitmeniz gerek; ayrıca o zaman bile, sizi duyup cevap veremezler. Fakat Ben, sınırsız evrenin Mâlik’i ve Hâkim’i, tüm güç ve otoritelerin sahibi, burdayım; size o denli yakınım ki, nerede ve ne zaman isterseniz, gizli ve açık tüm isteklerinizi duyarım. Bu nedenle, kapı kapı sahte ilâhlar peşinde koşmaktan vazgeçin ve Ben’im davetimi kabul edin. Bana dönün; Bana güvenin; itaat edin ve kullarım olun.” der. Ayetin devamı olan;“Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.”

kısmını da, yani “onlar sizden bu gerçeği öğrenip, kendi iyilikleri için bu doğru tutumu benimseyebilirler.” şeklinde tefsir eder.

İnanan kişi tevekkül ehlidir. Yani sadece Allah’a güvenir. Tıpkı Yakup Peygamber gibi. Allah(c.c) Yakup Peygambere sorar: “Ey Yakup Yusuf’u niçin sana geri verdim biliyor musun?” Yakup Peygamber; “hayır, bilmiyorum ya Rab” deyince, Rabbimiz; “sen yalnızca bana güvenip dayandın da ondan” buyurur. Bu husus Kur’an’da şöyle ifade edilir: “Yakup,“Siz beni anlamıyorsunuz. Ben,” dedi, “derdimi ve tasamı, ancak Allah’a şikâyet ediyorum ve Allah tarafından, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.” (Yusuf/86)

Sessizce ağlarız ya kimseler duymasın diye. Allah duyar, Allah görür, Allah bilir sen tevekkül et.

İstiklal Marşı şairimiz ne güzel söyler:

Allah’a dayan, saye sarıl

Hikmete ram ol

Yol varsa budur

Bilmiyorum başka çıkar yol.

Şemsettin ÖZKAN

22.11.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-sevdalara.net

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.