HAYATIN BİZE YAPTIĞI RESMEN DÖRT İŞLEM

(Toplumsal İlişkiler 91)


يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَج۪يبُوا لِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْي۪يكُمْۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِه۪ وَاَنَّـهُٓ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ 
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُص۪يبَنَّ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَٓاصَّةًۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ 
“Ey iman edenler! Allah ve Elçisi, bireysel toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasi, ahlâkî yönlerden yeniden dirilişinizi sağlayacak bir konuda size çağrı yaptığında, bu çağrıya mutlaka uyun! Şunu iyi bilin ki, Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve onu, itaatkârlığı sayesinde günaha düşmekten koruyup iyiliklere yönlendirir. Unutmayın ki, hepiniz eninde sonunda ölümü tadacak ve yaptıklarınızın hesabını vermek üzere O’nun huzurunda toplanacaksınız.”
Bu çağrıyı kulak ardı ederek Allah yolunda mücadeleyi terk ettiğiniz takdirde, yalnızca içinizdeki zalimleri vurmakla kalmayacak, aksine, bütün toplumu kasıp kavuracak savaş, fakirlik, anarşi, ahlâksızlık, yozlaşma, ruhsal ve toplumsal çalkantılar vb. gibi bir felâketin sizi perişan etmesinden korkun; Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu da bilin!”  (Enfal/24-25)

Ünlü Rus yazarı Lev Tolstoy; “Hayat resmen bizi dört işlemle sınar; gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır ve sonunda topla kendini der” sözüyle hayatın gerçek yüzünü gözler önüne serer.

       Evet, dostlar hayatınızda dört işlem gibi tüm güzellikleri toplayacaksınız, işe yaramazları çıkaracaksınız, eş ve dostlara ekmeğinizi böleceksiniz ve ikiyüzlülere elinin tersiyle şöyle bir çarpacaksın.

       Matematik aslında hayat gibidir. Ne zaman nerede hangi zorluğun çıkacağını bilemezsin. Sevdiklerini de artılarıyla eksileriyle seveceksin. Yoksa sevmek ve sevilmek bir hayal olmaktan öteye gitmez. Eşkenar ol, dikdörtgen ol, kare ol ama yamuk olma!

        Kızabilirsin, öfke kıvılcımları saçabilirsin hatta pılını pırtını toplayıp, kapıyı çarpıp gidebilirsin ama sevdiğini kalbinden çıkarma, her neyin var ise onun için böl ve paylaş. Fuzuli üstadımızın dediği gibidir aslında bu hayat. “Aşk imiş, her ne var ise bu âlemde, gerisi gılü kâl imiş.”

        Toplumsal olaylarda 2+2=4 etmeyebilir 5 veya 3 te olabilir. Yukarıda geçen Enfal suresinin 24-25. Ayetlerini dikkatlice okursak bu sonuca varabiliriz. Azap sadece kötülere dokunmakla kalmayıp iyilere de gelebilir. Toplumsal yasalarda kurunun yanında yaşta yanabilir. Nitekim 600bin nüfuslu Hz. Lut (a.s)’ın  topu topuna 30-40 kişi eşcinsel olan Sodom ve Gomero şehrinde azap ulaştığında 80 bin kişi teheccüd halindeydi deniyor. Ancak bu kötü davranışa engel olmak için bir şey yapılmadığı için ölenler arasındaydılar. Matematik işte böyle bir şey…

         Bu korkunç felaket (toplumsal fitne) konusunda Mevdudi, Tefhimü’l Kur’an adlı tefsirinde şöyle der:     

        “Toplumsal fitne” ile burada, sadece bireylerle sınırlı kalmayan ve aynı anda tüm toplumu saracak denli yaygın olan topluca işlenen kötülükler kastedilmektedir. Böyle bir durumda sadece günahkârlar değil, o günahları işleyenler arasında bulunanlar da Allah’ın azabına uğrarlar. Bu, böyle kötülüklerle çevrilmiş bir hayata katlanmaları nedeniyledir.

         Bu konuyu açıklığa kavuşturmak için, bir şehri sağlık koşulları açısından ele alalım. Eğer pislik bir kaç yerde yaygınsa, bu pisliğin kötü etkileri sadece o bölge veya bölgelerde görülecektir ve sadece evlerini ve kendilerini temiz tutmayanlar bu pisliğin kötü sonuçlarından etkileneceklerdir. Fakat eğer pislik tüm şehre yayılmışsa ve onu engelleyecek ve sağlıklı koşulları tekrar geri getirecek bir kimse olmazsa, o zaman hava, su ve toprak da kirlenecek ve tüm şehirde salgın bir hastalığa neden olacak denli zehirli olacaktır. Tabii ki bu, pisliği yayanlarla ondan kaçınanları birbirinden ayırmayacak ve o çevrede yaşayan tüm insanları etkileyecektir.

         Aynı durum ahlaki çöküntü, bozukluk ve müstehcenlik için de söz konusudur. Eğer bu kötülükler bazı kimselerde varsa ve bu iyi insanlar tarafından kontrol altında tutuluyorsa, bunların kötü etkileri sadece onları işleyenlerle sınırlı kalacaktır. Diğer taraftan eğer toplumun vicdanı, kötüyü baskı altında tutamayacak denli zayıfsa ve günahkâr, ahlaksız ve sapık insanlar kötülükleri açıktan işleyecek denli cesaret sahibi olabiliyorlarsa, işte o zaman bu fitne bir ahlaksızlık salgını haline gelmiş demektir. Böyle olduğundan da kendi iyiliklerini muhafaza eden ve yaygın kötülüklere karşı edilgen bir tavır gösterenler de azaptan kurtulamazlar. Çünkü onlar bu salgın hastalığı durdurmak için hiçbir çaba göstermemişlerdir.

        Bu şekilde Allah Müslümanlara, Hz. Peygamber’in (s.a.v) gönderiliş amacı olan ve onun çağırdığı ideali oluşturan iyiliği emredip kötülükten sakındırma görevinin önemini anlatmaktadır: “Bu görevde hem birey, hem de toplum olarak rolünüz vardır. Eğer bu idealin gerçekleşmesi ve kötülüklerin yok edilmesi için samimiyetle çaba harcamazsanız, içinizden bu kötülükleri işleyen, onları yayan veya bireysel olarak bu kötülüklerden uzak bir hayat yaşayanlar arasında hiç bir ayırım gözetilmeksizin hepinizin azaba uğramasına neden olacak bir fitne salgını çıkacaktır.

         Burada en önemli nokta Mü’min ile münafık arasındaki farka “iyiliği emretme, kötülükten alıkoyma” ilkesine değinilmesidir. İnanan kişi asla kötülüğe boyun eğmez. Elinden geliyorsa eliyle, dilinden geliyorsa diliyle bunlarda yoksa kalbiyle o kötü eylemi benimsemez.

Şemsettin ÖZKAN

13.08.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-sevdalara.net  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir