CAHİLLİK ÜÇ TÜRLÜDÜR HİÇBİR ŞEY BİLMEMEK GEREKENİ BİLMEMEK BİR SÜRÜ GEREKSİZ ŞEY BİLMEK

(Toplumsal İlişkiler 1928)

وَجَاوَزْنَا بِبَنٖٓي اِسْرَٓاءٖيلَ الْبَحْرَ فَاَتَوْا عَلٰى قَوْمٍ يَعْكُفُونَ عَلٰٓى اَصْنَامٍ لَهُمْ قَالُوا يَا مُوسَى اجْعَلْ لَـنَٓا اِلٰهاً كَمَا لَهُمْ اٰلِهَةٌ قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ 
“(Ardından) İsrailoğullarını (Firavun zulmünden kurtarıp) denizden geçirdik. (Derken) Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir topluluğa rastladılar. (Bunu görünce peygamberlerine) Dediler ki: “Ey Musa, onların ilahları (putları var; onlarınki) gibi, sen de bize bir ilah yap.” O ise: “Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz” diye (azarladı).” (Araf/138)

Cahillik insanlığın baş belası. Ne gelirse insanların başına cehaletten gelir. Hem bilgisizdirler, hem de bilgisiz oluşlarına dahi bakmadan, cesurca atlarlar öyle her şeyin üstüne.   

         İngiliz tarihçi ve yazar Thomas Fuller der ki; “cahillik üç türlüdür; hiçbir şey bilmemek, gerekeni bilmemek, bir sürü gereksiz şey şey bilmek.”

        Ve Konfüçyüs sözü alır:
“Cahillik aklın gecesidir, ama aysız ve yıldızsız bir gece.”

Gerçekten de cahillik ne güzel şeymiş öyle, tövbe, tövbe, her şeyi biliyorsun. Cahil oldun mu, hele hele cahil olduğunun farkında olmadın mı , öğrenmek diye bir derdin de yok, sıkıntın da yok, gayretin hiç yok. Çünkü sen her şeyi biliyorsun, oh ne ala… Polonyalı sürrealist ressam Jacek Yerka’nın “Kitap Barajı” adlı tablosu, bu konuda görülmeye değer doğrusu. Barajın duvarları tamamen kitaplardan yapılmış. Ressam özenmiş, bezenmiş bu tabloyu tuvaline nakşetmiş.

         Hz. Mevlana; “cahille sohbet etmek güçtür bilene, çünkü cahil ne gelirse söyler diline” derken cahille karşılaşılabilecek olumsuzluklara dikkatimizi çekmiştir. Yani sözü fazla uzatma, kısa kes, demeye getirir.

         Cehalet hakkında söylenen şu sözler ne kadar da anlamlı; * Bilgisiz birini delillerle yenmek imkansızdır.
* Bilim cesaret verir, cehalet ise küstahlık.
* Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır.
* Öğrenmek pahalıdır; ama cehalet çok daha pahalıdır.
* Hiçbir şey, eyleme geçen cahillik kadar korkutucu olamaz.
* En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır.

          Mevzuyu bir hikaye ile derinleştirelim: Eski zamanlarda Dünyanın ıssız bir köşesindeki bir ada da birbirlerinden habersiz dört ayrı kabile bulunuyordu. Bu kabileler adaya çok uzun zaman önce gelen bir adam aracılığıyla ateş ile geç de olsa tanışmışlardı.

          Bir bilge ve öğrencileri bu adayı incelemek amacıyla gezi düzenlemişlerdi.  Bir gemiyle zor da olsa adaya ulaşmışlar, ilk olarak birinci kabile ile karşılaşmışlardı. Bu kabilede ateşin kontrolü sadece rahiplerdeydi. Ateşin kullanma hakkının kendilerine verilmiş bir kutsal armağan olduğuna kabiledekileri inandırmışlardı. Sadece rahipler ısınıp, sıcak yemek yerken, kabiledekiler üşüyor ve yemeklerini pişirmeden yiyordu. Öğrencilerinden biri öne atıldı:
“- Ben bu kabiledeki herkesin ateşten yararlanmasını sağlayacağım. Onun için burada kalacağım.

         Bilge ve diğer öğrenciler onu orada bırakıp yollarına devam ettiler, ikinci kabile ile karşılaştılar. Bu kabilede ateş yakan kimse yoktu. Ateşi çok eskiden görmüşler. Ateş yakmaya yarayan tüm araçlara tapıyorlardı. Ateşin ilahi bir güç olduğuna inanıyorlardı. Bir öğrenci daha öne atıldı:
“– Ben de burada kalıp, herkese ateşi nasıl yakacaklarını  öğreteceğim.” 

           Onu da orada bırakıp diğerleri yola devam edip üçüncü kabilenin yaşadığı yere ulaştılar. Bu kabilede ise bir zamanlar ateşi adaya getiren adamın totemlerini yapmışlar, her yere yerleştirmişler ve ona tapıyorlardı. Ateşi getiren adamın tanrı olduğuna karar vermişler, çok uzun zaman önce ateşi görmüşler. Ama sonra kimse ateş yakmayı denememişti. Öğrencilerden biri daha atıldı:
“– Ben de burada kalıp, bu kabileye ateşi nasıl kullanacaklarını öğreteceğim.”

           Diğerleri adayı gezmeye devam edip, dördüncü kabilenin köyüne vardılar. Dördüncü kabile de ateşin kendisi tanrı yerine konulmuştu.  Ateş yakmayı yine bilmiyorlardı. Ama hep ateşin gücü, kutsallığı hakkında konuşuyorlardı. Başka bir öğrenci de bu köyde kalmak istedi. Bilge ve öğrencileri adayı biraz daha gezip dört köyde kalan öğrencileri almak için tekrar aynı yolu izleyerek geri döndüler.

           Birinci köye vardıklarında öğrendiler ki; öğrenci ateşi herkesin kullanabileceği söyler söylemez, rahiplerce suçlanmış, rahiplerin kışkırtmasıyla bir yabancının sözlerine inanmak yerine kendi rahiplerine inanan kabiledekiler de öğrenciyi yakalayıp rahiplerinin ateşiyle yakmıştı.

           İkinci köydeki öğrenciyi almaya gittiklerinde, buradaki öğrenci halkın tapındığı aletleri kullanarak ateş yakar yakmaz halk korkmuş, tapındıkları nesnelerin böyle kullanılmasına tepki göstermiş ve öğrenciyi öldürmüşlerdi.  

           Üçüncü köydeki öğrenci, önemli olan ateşi yakmanız, bir insanın totemine tapmak doğru değil diye söze başlayınca hemen onu da öldürmüşlerdi.

           Dördüncü köydeki öğrenci de ateşe tapmanın doğru olmadığını, önemli olanın ateşi kullanmak olduğunu, ateşin aslında ne olduğunu anlatmaya başladığı anda öldürülmüştü.

           Bilge ve kalan diğer öğrenciler çaresiz gemiye döndüler, adadan uzaklaştılar. Bilge başlarına gelen acı durumdan çıkarılacak ders için öğrencilerine dedi ki: 
“– Cahiller bildiklerini doğru zanneder, onlara yeni bilgiler öğretmek istediğinizde size direnirler. Yeni bilgiler cahiller için huzursuzluk kaynağıdır. Bu cahillere herhangi bir şey öğretmek de çok zordur. Gerçekten bilgili insanlardan nefret ederler. Onları yakarlar ve kendilerine göre cezalandırırlar.”

Şemsettin ÖZKAN
06.10.2025 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-hayatakarken.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir