HER AĞIZDA HER TELDE FANİLİK DIRILTISI    SONUNDA TEK BİR ŞARKI TABUTUN GICIRTISI

(Toplumsal İlişkiler 1543)

كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ اِلَيْنَا تُرْجَعُونَ 
“Unutmayın ki, herkes bir gün mutlaka ölümü tadacaktır; sonra da hepiniz hesap vermek üzere Benim huzuruma  çıkarılacaksınız.” (Ankebut/57)

Bu dünyada ölümden başkası yalan değil midir? Tek gerçek ölümün her insan canlı için kaçınılmaz olduğudur. Ölüm öyle ya da böyle bir şekilde bize mutlaka gelecektir. Bundan kimsenin zerrece kuşkusu yoktur.

          Üstad Necip Fazıl’ın; “her ağızda her telde fanilik dırıltısı sonunda tek bir şarkı tabutun gıcırtısı” dizelerinde anlatmaya çalıştığı da ölüm gerçeğinin mutlak oluşu gerisinin hikaye olduğudur. Ömür dediğin ne ki? Bir ezanla geliyorsun bir salâ ile gidiyorsun, bir masal gibi yani bir varmışsın bir de bakmışsın ki yoksun. Ne diyeyim yani senin boş ver bir gün dediğine kelebek bir ömür diyor. Hayat çok kısa dostlar, çok kısa. Bakınız kısa derken biraz daha kısaldı, bak bugünde akşam oldu neredesin ay yüzlüm?

          İşte bugünün özeti: Ömürden bir gün daha bitti. Ömürden saymıyorum eş, dostlarla geçirmediğim, mutsuz, asık suratla geçen günlerimi. Boşa geçen zaman dilimlerinden başkası değil o anlar.

          Herkesin ağzında ah yalan dünyada, fani dünyada dırıltısı. Ama tek gerçek herkes için kapağı açılan tabutun gıcırtısı. Ölümü 1996 Konya mahreçli  “Geçit Resmi” şiirimizde şöyle tasvir etmişiz:    

Gökler çullanıverir de yeryüzüne
Nefesim çıkar iğne deliğinden
Bağdaş kuruverir de hüzün gönlüme
Ölüler geçit resmi yapar geceden.

Sonra ışık kaybolur da gözlerimden
Karanlıklar olur benim yoldaşım
Tabut yürür korkarım da ölümümden
Yağmurlarla ağlar musalla taşım.  

         Ölüm bir yok oluş mu? Hayır, hayır, hayır… Tam tersine hakikatte yeniden diriliş, uyanış ve varoluştur. Her şeyin, ama her şeyin, olup bitenlerin farkına varıştır. Neyi doğru, neyi
yanlış yaptığının bilincine ermedir. Sanal dünyadan, gerçek ahiret yurduna varıştır. Gerçeklerle yüzleşme sanatıdır. Yapay sevgililerden gerçek sevgiliye yare kavuşmadır. Tabiri caizse Hz. Mevlana’nın ifadesiyle Şeb-i Arus, yani düğün gecesidir.

         Görünüşe bakılırsa evet, ölüm bir yokluktur. Dünyada eşinden, dostundan, çoluğundan, çocuğundan ayrılıyorsun. Malından, mülkünden ne bileyim çok sevdiğin evinden, arabandan ayrılıyorsun. Görüntü ıstırap veriyor yakınlarına. 

         1996 Örnekköy mahreçli “Ölüler I” şiirimde bu konuyu mısralara şöyle dökmüşüz:

Neye üflerken Azrail,
Upuzun yerde yatar ölüler.
Yutkunur da konuşmaz dil,
Boncuk, boncuk, ter döker ölüler. 

Eşyaların konuştuğu ölü odası
Camide verilir falancanın salâsı
Temizler mi acep o teneşir tahtası?
Yalnızlık kefenine sarınır ölüler.

Eskiden dost vardı verilirdi ona sır,
Şimdi dostlar ayıpları gözler, acıtır.
Şu feleğin sillesi herkesi ağlatır,
Duasızlıktan iki kere ölür ölüler. 

       Ölüm hakikatte ebediliktir. İnsanın ebediyyen varolma    hayalinin gerçekleşmesidir. Sonsuzluktur, ölüm ölümsüzlüktür. Ölüm bir yok oluş ve bitiş asla değildir. Gerçek hayata taze bir başlangıçtır.

Şemsettin ÖZKAN
16.09.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-Şemsettin ÖZKAN, Şiirler henüz basılmamış alıntı
4-suskunduvar.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.