(Toplumsal İlişkiler 1119)
مَثَلُ الَّذٖينَ حُمِّلُوا التَّوْرٰيةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ اَسْفَاراًؕ بِئْسَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذٖينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِؕ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ
“Kendilerine Tevrat yükletilip de (ilim sahibi olduktan) sonra, onu (Kitabullahın emirlerini, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi)
yüklenip yerine getirmemiş (ve İlahi buyruklara göre amel etmemiş) olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. (Böyle ağır kitap yükü altında yaşamak, külfet ve zahmet dışında merkebe ne fayda verir?) Allah’ın ayetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür. Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmeyecektir.” (Cuma/5)
Asıl mesele sütten çıkmış ak kaşık olmak değil, içinden çıktığı sütü ak bırakabilmek. Bu nasıl olacak? Elbetteki adam olmakla olacak bir şey bu. Ünlü romancımız Yaşar Kemal; “boş ver diplomayı, mevkiyi, insanlığın pekiyi mi, ondan haber” demekle anlatmaya çalıştığı da aynı şeydir; “adam olmak.”
Fuzuli üstadımız da; “mey biter saki kalır her renk solar haki kalır ilim insanın cehlini alsa da hamurunda varsa eşeklik baki kalır” derken okul, mektep, medrese tahsilinden önce üzerinde asıl durulması gerekenin insanın aldığı terbiye, görgü, karakter ve şahsiyetin daha önemli olduğunu anlatır bize.
Hani şu meşhur “adam olmak” deyimimizi duymayanımız yoktur herhalde. Bunun anlamı aslında insanlığın ilk atası Âdem babamız gibi insan olmak demektir. Âdem olunca bir insan, her şeyden önce adam olmalıdır. Erkek veya kadın olmakla alakası yoktur. Kendine ve topluma yararlı hale gelmek, iyi şekilde yetişmek, olgunlaşmak gibi anlamlar içinde kullanılan “adam olmak” deyiminin hikâyesi şöyledir:
Bir adamın delikanlılık çağında, çok dik başlı bir oğlu varmış. Anne babası bir şeye ak dese o mutlaka kara dermiş. Kendi bildiğini okur, büyüklerini hiç dinlemezmiş. Oldukça da saygısızmış. Bir gün yine babasını çıldırtmış. Babası o kızgınlıkla “Senden adam olmaz!” diye bağırmış.
Bu söz delikanlının çok ağrına gitmiş. Çekmiş gitmiş evden. Bir daha ana babasını aramamış. Okumuş, meslek sahibi olmuş. Bir yere vali olarak atanmış. Makam koltuğuna oturduğu gün yardımcılarına anne babasının adresini vermiş. Ne hâlde olursa olsunlar tutup getirmelerini emretmiş.
Tabii valinin annesi de babası da pek yaşlanmış, o sıralarda babası da hastaymış. Yataktan çıkacak hâli yokmuş garibin. Ama valinin adamları hiç oralı olmamış, zavallı ihtiyarları yaka paça valinin karşısına çıkarmışlar. Vali, babasını görünce iyice böbürlenmiş. “Bak bakalım, beni tanıdın mı?” diye sormuş. Adamcağız boş boş bakınca, vali kızgınlıkla “Hani bir zamanlar, adam olamazsın dediğin çocuğun vardı ya. İşte ta kendisiyim. Gördüğün gibi yanıldın. Koskoca vali oldum” demiş.
İhtiyar, iç geçirmiş. “Ah evlat aaah!” demiş, “Ben sana vali olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim. Haklıymışım bak. Adam olsaydın seni büyüten ihtiyar ana babanı böyle yaka paça getirteceğine, kalkar evimize kadar gelir, elimizi öperdin.”
“Hepimiz insanız,” derler ortalığa konuşurken. Değiliz kardeş değiliz. Beşeriz belki de hepimiz. Aramızdan bazıları insandır. İçimizden bazıları insan gerçekten de. Çoğunu at çöpe. “Sen benim dünyada ünümü duymadın mı hiç? Ben bir hiçim, hiç” diyen Hz. Mevlana gibi kaç mütevazı insan var? Çok az değil mi? Bu yüzden olsa gerek Cahit Zarifoğlu da iyi geceler temennisinde “geceyi boş verin. Hepinize iyi insanlar dilerim,” demektedir.
Şemsettin ÖZKAN
20.07.2023 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com