HİÇLİK MAKAMINA ERDİYSEN EĞER DEĞMEZ SANA NE GAM NE KEDER

(Toplumsal İlişkiler 498)


قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَاۙ
وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَاؕ
Onu (nefsinin kötü arzu ve alışkanlıklarını) temizleyip terbiye eden felaha erişmiştir.” (Şems/9)
Ve onu (nefsini ve kötülüklerini) sarıp örten (kirli niyetini ve mel’ânetini gizleyip riyakârlık eden ve kendini günah kirlerine gömen) de yıkıma (fitneye ve felakete) sürüklenmiştir.” (Şems/10)

Hiç olmak, yok olmak, (fena fillah) tasavvufta geçilmesi gereken en önemli mertebelerden biridir. Bunu geçemeyen Yunus Emre’nin ifadesiyle “ sen derviş olamazsın, sen Hak’kı bulamazsın, Ya Mevlam Hu Mevlam aşkın bize ver Mevlam” şiirinde üzerine basa basa vurguladığı duruma düşer.

Tasavvufta her şey “hiçlik” hâlini idrâk ettikten sonra başlıyor.. Peki tasavvufta hiçlik nedir? Tasavvufta hiçlik makamına nasıl ulaşılıyor? Osman Nuri Topbaş Hocamız, tasavvufta hiçliği Hak dostlarının beyanları ışığında bizlere şöyle anlatıyor.

Cenâb-ı Hak ehemmiyetine binâen, Kurʼân-ı Kerîmʼde arka arkaya tam yedi kez yemin ettikten sonra beyân eder ki: Nefsini kötülüklerden arındıran (maddî ve mânevî kirlerden temizleyen) mutlakâ kurtuluşa ermiş; onu kötülüklere gömen de elbette hüsrâna uğramıştır.” (eş-Şems, 9-10)

Bugün global kültür istîlâsı, nefsâniyeti tahrik eden reklâmlar, lüks ve israfı kamçılayan modalar, televizyon ve internetin menfî telkin ve propagandaları, müthiş bir mânevî erozyon ve kirlenmeyi beraberinde getirdi. İnsanların akıl ve gönül dünyaları hercümerç oldu. Gâye ile vâsıta birbirine karıştı. Yaşamak için yiyip içmek yerine, yiyip içip tüketmek için yaşanır oldu. Kalpler dünyanın esiri, nefisler şehevî arzuların kölesi hâline geldi. Ruhlardaki tatminsizlik, insanlığı ferdî ve ictimâî buhranlara sürükledi. En nihâyet, bütün uhrevî endişelerden uzak, âdeta âhiretsiz bir dünya anlayışı insanlara telkin edildi.

Bu sebeple bugün, nefis tezkiyesi ve kalp tasfiyesi demek olan tasavvufî terbiye, çok daha büyük bir ehemmiyet arz etmektedir. Çünkü tasavvuf; hamd, şükür, rızâ, zühd, istiğnâ ve kanaat eğitimidir. Esas hayatın âhiret hayatı olduğu gerçeğini idrâk ederek, gönlü dünyanın gelgeç nefsânî arzularının esaretinden kurtarmaktır.

Tasavvufun mücadelesi; iç alemden varlık, benlik, gurur ve kibri kazıyıp atarak hiçlik ve yokluk halini idrak ettirmektir. Ârifler Sultânı Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, hâcegândan, yani ilim erbâbı hoca efendilerden idi. Buna rağmen, mânevî intisâbının ilk yıllarında, insanların gelip geçtiği yolları temizlemiş, hastalara, âcizlere, hattâ yaralı hayvanlara hizmet etmiştir. Bu şekilde, büyük bir tevâzû ve hiçliğe bürünmüştür.

Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri de, kendisine ilimde “Şemsüʼş-Şümûs”, yani “Güneşler Güneşi” denildiği bir zamanda,  Abdullâh-ı Dehlevî Hazretleriʼnin dergâhına gitmişti. Fakat Dehlevî Hazretleri onu karşılamaya bile çıkmadı. Üstelik onu dergâhının ne mihrâbında, ne de kürsüsünde vazifelendirdi. Önce enâniyetin bertarâfı ve hiçliğin tahsili için, onu helâ temizliğiyle vazifelendirdi.

Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri de Bursa kadısı iken, Üftâde Hazretleriʼnin dergâhında hiçlik ve yokluğa erebilmek için, benzeri merhalelerden geçti. Süslü kaftanıyla Bursa sokaklarında ciğer sattı. Gurur, kibir ve enâniyeti bertaraf eden bu nevî merhaleler neticesinde, cihan pâdişahlarına istikâmet veren, büyük bir mürşid-i kâmil oldu. Şimdiye kadar sayısız kadı geldi geçti; fakat onlar içinde Hüdâyî Hazretleri, bu husûsiyeti sebebiyle 400 seneden beri gönüllerde yaşamaya devam ediyor.”

Hz. Mevlana da hiçlik makamının en güvenli liman olduğuna vurgu yapıyor diyor ki;

Hiçlik makamına erdiysen eğer,

Değmez sana ne gam ne keder.

Sığınacak limanın yoksa eğer,

La tahzen” Allah sana yeter.

Şemsettin ÖZKAN

26.10.2021 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-islamveihsan.com (Osman Nûrî Topbaş, Altınoluk Dergisi, Ağustos 2014 “Tasavvufta Hiçlik Nedir” yazısından alıntı)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir