BENİ KABULLEN KENDİNİ YANINA AL GİDELİM

(Toplumsal İlişkiler 493)


لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ فٖٓي اَحْسَنِ تَقْوٖيمٍؗ

ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِلٖينَۙ
Biz insanı, yaratılış amacını gerçekleştirmesi için ihtiyaç duyduğu her türlü zihnî ve bedenî özelliklerle donatarak, varlık mertebelerinin en yükseğine çıkabilecek bir yetenek ve kapasitede, yani, olması gereken en güzel biçimde yarattık.” (Tin/4)
Fakat insan, vahiyden uzaklaşarak kendi asli/olumlu kişiliğini saptırıp yozlaştırınca, geçerli kıldığımız kanunlar gereğince onu varlık mertebelerinin en dibine yuvarlayarak aşağıların aşağısına çeviririz. Kur’an’dan yüz çevirerek şeytanın boyunduruğu altına giren insan, vahşî hayvanlardan daha da canavarlaşır. İşte, Allah’ın yol göstericiliğinden yüz çeviren insanoğlu, bu derece alçalır.” (Tin/5)

Rahmetli Cahit Zarifoğlu’nun İns/Suçlular adlı hikayesinden alıntıladığımız başlığımızı hikayeden alıntılarla açmaya çalışalım:

Birden kapı açıldı, bir erkek koşarak içeri daldı, bağırdı: -Her yerde arıyorlar.

Sonra sözünü bitirince ne yapacağını bilemedi, ortada salakça bakındı, kimse kımıldamamıştı, hastanın korku ile açılan gözlerinden başka. İçeri dalan da pörsümüş kımıldamalarla orda bir yere çöktü, kulak kabartmaya başladı. Sırıttı. Yolcunun sesi duyuldu, acı ile soruyordu: Öldü mü? Güzel kız karşılık verdi. Çaresizdi: -Evet. Bilmiyorum. Belli olmuyor. Anlaşılmıyor. -Dün sokak çok tenha. -Bir sürü kişi olur belli saatlerde. Ölü taşıma saati da var mı? -Her kapının önünde canlı, didinen didinen yığınlar. Ölüler. -Kişi yığınları. Kişi! -Öldü mü? -Belli olmuyor. (Bir süre sessizlik) -Özellikle ışıklar ve ağızları düdüklü kişiler çok tenha. Bir köpek çok önemli duruyor, durmak denmez buna. Kişiler doldurunca sokağın kiri görünmez. Ama şimdi ne denli önemli kir ve ıslaklık. – Sen tarihteki son silik krallar gibi… – Islak ve kirli kara taşların üzerinde. İşareti sesler çıkaran ayakların, yığınların içindeyim. -Çünkü hiç bu kadar tenha olmamıştı kafan. -Her şeyi anlayan gözlerim ve ayaklarım şimdi. Alışınca yadırganmiyor da. -Ayak sesin duyulmaz oldu. -Çünkü üç basamaklı bir taş merdivenin üstünde durdu ayaklarim kapının ardındaki aydınlık ve telaşsız odada bir kadın, ama buraya dikkat, etini satan dişi değil, bir kadın, sıcak, boğan, kapsayan ve özellikle hüzün veren, bir kadın ama bir an bir kadın. Çünkü bir an durdu gözleri gözlerimde bir kadın vardı, sonra yoktu, Ben karanlıktaydım. aydınlıkta yalnız gölgeler vardı. Bir de ağızları düdüklü iki polis. Küçük bir sessizlik oldu.

Güzel kız konuştu: – Telefon tellerine takılan çocuk uçurtmaları gibi vagonun penceresinden sarkan elini çek, ceketinin cebine sok, beni kabullen, kendini yanına al, gidelim.

(Cahit Zarifoğlu, İns/Suçlular sayfa 64-84’den alıntı)

Bütün insanlar olaylar karşısında etkileniyorlar. Bunda da bir tizlik ayrıntısı olduğunu söylemek gerek. Bir tür etkilenme, bir değinme ve çok az bir süre içinde silkinip kaçma, bir başka tür ise bir çarpma, birbirine girme, birbirini yitirme, olay-etkiden yeni bir olayın izini çıkarma, bu bilinmedik neyin izine gömülme, dallanma, karmaşık olma, bilinç altına batma olmuyor mu, oluyor…” (Cahit Zarifoğlu, İns/Suçlular’dan alıntı)

Hasan Ali Yıldırım Zarifoğlu’nun İns’i adlı yazısında enikonu Franz Kafka’nın Değişim adlı yapıtındaki insanın nasıl hamamböceğine dönüştüğüyle, Zarifoğlu’nun İns’inde insanın tam zıddına nasıl insanlaştığını karşılaştırır:

Kafka aslında Değişim’de insan ‘ben’i üzerinden, modernitenin doğurduğu değerlerin ardından insanın nasıl da insanlığını yitirerek başkalaştığını, sefilleştiğini, hayvanlaştığını anlatmaktaydı. Dikkatle bakıldığında aslında zihnen Darwin’in evrim görüşüne yaslanmış gibi göründüğü hâlde, burada anlatılan dönüşümün, Darwin’in iddiasındaki gibi aşağıdan yukarıya bir evrilmeyi değil, yukarıdan aşağıya doğru bir düşüşü, bir çöküşü yansıtmaktaydı. Evet, tersine evrim.
Zamanımızda İnsan Ne Demek?

Gregor Samsa genel anlamda hiç kuşkusuz zamanımızın insanını temsil eden bir karakter. Fakat ilk anlamıyla çelişmeyecek bir biçimde, aynı zamanda Yahudi insanını temsil etmekte. İkibin yıldır başka kültürlerin içerisinde yaşaya yaşaya, bir tarafıyla kendi kalmayı sürdürürken, bir tarafıyla da içinde bulunduğu değerleri benimseyerek dönüşüme uğramak zorunda bırakılan Yahudi’nin trajedisi, insanlığını kaybederek sefil ve itici bir hayvana dönüşen Gregor Samsa üzerinden resmedilmekte.

Modern edebiyatın haberci metinlerinden biri durumundaki Değişim’in karakteri Gregor Samsa’nın yerini Zarifoğlu’nun metninde hikâyeye adını veren İns karakteri alır. İns, hikâye boyunca hayvani vasıflarından sıyrılıp insanlaşmaya doğru gider ve metin zaten bu dönüşümün sahne sahne tahkiyesinden ibarettir. İns’in hayvan-insandan, kendisini, çevresini, hemcinsini ve giderek tanrısını keşfederek ‘insan’a evrilişini anlatan küçücük bir destan.

Başka bir ifadeyle bilkuvve eşrefi mahlûkat ama aynı zamanda bilfiil esfeli mahlûkat yaratılan bir varlığın, adım adım değişime uğrayarak dönüşmesi, özünü keşfetmesi. Çünkü zaten biz aslında hayvaniyet ile ruhaniyetin mezci durumundaki varlığa insan demekteyiz. İns’deki varlık, belki de ilk insan, adım adım hayvaniyetini keşfettikçe (Pençeyi hatırladınız mı?) ruhaniyetini farketmekte ve safha safha insanlaşmakta. İns’ten Adem’e evrilmekte; oradan da Hazreti Adem’e.

Şemsettin ÖZKAN

21.10.2021 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-1000kitap.com

4-gercekhayat.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir