ŞÜKÜR ETMEDİKTEN SONRA DÜNYALARI YESEN NE FAYDA

(Toplumsal İlişkiler 436)


وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَزٖيدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَابٖي لَشَدٖيدٌ
Hani Rabb’iniz size şu bildiriyi yapmıştı: “Eğer emirlerime boyun eğerek Bana şükrederseniz, size verdiğim nîmetleri kat kat artıracağım; ama eğer nankörlük ederseniz, bilin ki Benim azâbım çok çetindir!” (İbrahim/7)

Şükür etmek yani teşekkür etmek… Neye şükretmek, elbette ki Allah’a. Niye şükrediyoruz? Bize verdiği sayısız nimetten dolayı. Yani şükretmekle Allah’ın varlığını birliğini de dile getirmiş oluyoruz. Halbuki küfretmek öyle değildir. Küfürde Allah’ın varlığını birliğini inkar etmek, yok saymak yani gizlemek vardır. Bu yüzden küfür ile şükür birbirine zıddır. Küfürden yana değil şükürden yana olmak elzemdir.

Hz. Şems-i Tebrizi der ki; “şükür etmedikten sonra dünyaları yesen ne fayda? Şükür ile başladıktan sonra bir kuru ekmek değmez mi dünyalara?” Yani şükür mutluluğa giden yolda en tılsımlı kelimedir. Çünkü var olanla insanın yetinmesi ve memnun olması söz konusudur. Yaratıcı ile iletişim kurma vardır. Kahretmek, acizlenmek yoktur. Medeniyete, uygarlığa giden yoldur teşekkür etmek. Sevgili Peygamberimiz “insanlara teşekkür etmesini bilmeyen Allah’a da şükredemez” buyururken vurgulanan da aynı şeydir. Kibar zarif olmak ve ne yaptığını bilmek nimetin izharı yani iyiliğin yapanı unutmamak, kıymet, değer vermek. Karşısındakini insan yerine koymak. Şükredince de Allah’ı sonsuz nimetlerinden ötürü asla unutmamak.

Aslında şükretmek nimetin bollaşması çoğalması anlamını da taşır. Yukarıda geçen İbrahim suresi 7. ayeti bunun çok açık bir göstergesidir. Bir sonraki ayette “Musa demişti ki: “Eğer siz ve yeryüzündekilerin tümü küfredecek olsanız bile şüphesiz Allah hiç bir şeye muhtaç değildir övülmüştür” denilmektedir. Tefhimü’l Kur’an müellifi Mevdudi şükür-küfür meselesini eserinde şöyle açıklar:

Yani, “Eğer şükreden kimseler iseniz, bizim nimetlerimize değer verip, onları doğru şekilde kullanır ve emirlerimize isyan etmezsiniz. Bilakis bize karşı olan şükrünüzü göstermek için boyun eğer ve itaat edersiniz.”

TESNİYE (Kitab-ı Mukaddes)’de bu konuda uzun ve ayrıntılı bir bölüm vardır. Buna göre Musa (a.s.), ölümün eşiğinde iken İsrailoğullarına tarihindeki tüm önemli olayları hatırlatmış ve Allah’ın onlara kendisi aracılığıyla gönderdiği Tevrat’ın bütün emirlerini tekrarlamıştır. Daha sonra onlara, itaat ederlerse, Allah’tan büyük mükafatlara mazhar olacaklarını anlatan uzun bir konuşma yapmıştır. Fakat eğer isyanı seçerlerse onlara acıklı bir azap vardır. Bu konu 4,6,8,10,11 ve 28-30. bablara serpiştirilmiştir. Bazı pasajlar o denli etkileyici niteliktedir ki bir kısmını buraya aldık:

“Dinle, ey İsrail, Allah’ımız Rab, bir olan Rab’dır ve Allah’ın olan Rabbi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün kuvvetinle seveceksin. Ve bugün sana emretmekte olduğum bu sözler senin yüreğinde olacaklar. Ve onları oğullarının zihnine iyice koyacaksın ve evinde oturduğun ve yolda yürüdüğün ve yerde yattığın ve kalktığın zaman bunlar hakkında konuşacaksın.” (Tesniye, 6:4-7).

“Ve şimdi, ey İsrail, Allah’ın olan Rabden korkmaktan, onun bütün yollarında yürümekten ve onu sevmekten ve bütün yüreğinle ve bütün canınla Allah’ın Rabbe hizmet etmekten, bugün iyiliğin için sana emretmekte olduğum Rabbin emirlerini ve kanunlarını tutmaktan başka Allah’ın Rab senden ne istiyor? İşte, gökler, göklerin gökleri, yer ve onda olan her şey Allah’ın olan Rabbındır”. (Tesniye 10:12-14).

“Bugün sana emretmekte olduğum Allah’ın olan Rabbin bütün emirlerini tutup yapmak için onun sözünü iyice dinlersen, Allah’ın Rab, dünyanın bütün nimetlerine seni üstün kılacaktır. Ve eğer Allah’ın olan Rabbın sözünü dinlersen, bütün bu bereketler senin üzerine gelecek ve sana erişeceklerdir. Şehirde bereketli olacaksın, kırda da bereketli olacaksın. Sana karşı ayaklanan düşmanlarını, Rab senin önünde kırdıracak… Ambarlarında ve elini attığın her yerde Rab senin üzerine bereketi emredecektir… Rab seni kendisi için mukaddes kavim olarak ikame edecektir…. Yerin bütün kavimleri senin Rabbinin ismiyle çağırmakta olduğunu görecekler ve senden korkacaklar… ve sen çok milletlere ödünç vereceksin ve sen ödünç almayacaksın… Rab seni kuyruk değil baş edecek; ve ancak üstün olacaksın ve alt olmayacaksın.” (28: 1-13).

“Fakat vaki olacak ki, bugün sana emretmekte olduğum Allah’ın olan Rabbin bütün emirlerini ve kanunlarını tutup yapmak üzere onun sözünü dinlemezsen, bütün şu lanetler senin üzerine gelecekler ve sana erişeceklerdir. Şehirde lanetli olacaksın ve kırda lanetli olacaksın… Yapmak için el attığın her işte Rab senin üzerine lanet, şaşkınlık ve tekdir gönderecektir… Rab sana vebayı bela olarak verecek… Ve başının üzerinde olan gökler tunç ve senin altında olan yer demir olacak… Rab seni düşmanlarının önünde kırdıracak, onlara karşı bir yoldan çıkacaksın ve onların önünde yedi yoldan kaçacaksın.. Bir kadınla nişanlanacaksın ve onunla başka bir adam yatacak; ev yapacaksın ve onda oturmayacaksın; bağ dikeceksin ve faydasını görmeyeceksin. Gözünün önünde öküzün boğazlanacak… Rabbin sana karşı göndereceği düşmanlarına, açlıkta, susuzlukta, çıplaklıkta ve her türlü yoklukta kulluk edeceksin; ve o seni helak edinceye kadar boynunun üzerine demir bir boyunduruk vuracaktır… Ve Rab sizi yerin bir ucundan yerin öbür ucuna kadar bütün milletler arasında dağıtacaktır…” (Tesniye 28: 15-65).

8. ayette Musa (a.s.) ve kavminden bahsedilmesinin nedeni, Mekke’lileri, Allah’ın Hz. Muhammed’i (s.a) kendi aralarından çıkararak onlara yaptığı bu büyük lutfa karşı nankörlük yaptıklarında (şükür değil küfür yaptıklarında) karşılaşacakları kötü sonuçlara karşı uyarmaktadır. Bu, zamanında yapılmış bir uyarıydı, çünkü o dönemde Mekke’liler kendilerine iletilen mesajı reddederek bu nimete nankörlük yapmaktaydılar. Bu nedenle Mekke’liler burada, İsrailoğullarının Allah’ın nimetlerine nankörlük ve isyan etmelerinin sonucu olan rezil durumlarından ders almaları için uyarılmaktadırlar.

Kureyşliler, İsrailoğullarının isyankar tutumlarının sonuçlarını görebilecekleri için onlara şöyle bir soru yöneltilmektedir: “Size büyük bir nimet olarak gelen mesaja karşı nankörlük gösterip aynı kötü sonu siz de mi yaşamak istiyorsunuz?”

Kureyş’e verilen büyük nimet tabii ki Hz.Muhammed’in (s.a) kendi aralarından çıkmış olmasıdır. O birlikte gönderildiği mesaj konusunda onları sürekli temin etmekteydi: “Bu davetimi kabul edin: o zaman bütün Araplar ve Arap olmayanlar size boyun eğip teslim olacaklardır.”

Şemsettin ÖZKAN

17.08.2021 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-sevdalara.net

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir