(Toplumsal İlişkiler 392)
دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةًۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً۟
”Kendi katından derece derece rütbeler, bir mağfiret ve rahmet vermiştir. Öyle ya, O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” (Nisa/96)
Şüphesiz yüce Rabbimiz çok merhametlidir. Rahmandır, O… Bu dünyada inanan inanmayan demeden kendine asi olsa bile herkese merhamet gözüyle bakandır. Rahimdir, Gafurdur. Kullarına karşı son derece şefkatlidir. Yani kullarına kıyamıyor. Onları seviyor Rabbimiz.
İnsan da yüce Yaratıcının gösterdiği bu yolu öğrenip benimsemelidir. Şefkatli ve merhametli olmalıdır. Hz. Mevlana der ki; “elbet bizde biliriz lafı en inceden dokundurup içini acıtmasını. Lakin kıyılıyoruz ama kıyamıyoruz sevdiklerimize işte.”
Şimdi sizleri bu mevzuyu derinlemesine incelediğim “Affetmenin Dayanılmaz Güzelliği” adlı yazımla başbaşa bırakıyorum:
Affetme ya da bağışlama; kendisine haksızlık edilenin, kabahatli kişiye karşı olan menfi duygu ve davranışlarının azalması olarak tanımlanır. Suçu bastırma, inkar etme, öc alma ve hatayı belleğine not etme şeklinde değil de, olumlu tüm sosyal süreçleri deneyerek, özrü kabul edip, suçu bağışlama eylemi; hem mağdur olan hem de suçlu kişi açısından bir çok fiziki, sosyal ve psikolojik faydaları beraberinde getirdiği görülmüştür.
Affetmenin dayanılmaz güzelliğini anlayabilmemiz için, affetmeyip gaddarlaştığımızda neler yaşayabileceğimizi şöyle bir hayal edelim:
*Fiziki anlamda bedenimizde baş ağrısı, ritim bozukluğu, mide yanması ve ağrıması, tansiyon bozukluğu, hazımsızlık, uykusuzluk halsizlik vb. durumlar
*Psikolojik anlamda da; acı, öfke, kin, düşmanlık ve intikamla artan huzursuzluk, stres, depresyon, sıfır hata arama (mükemmeliyetçilik), merhametsizlik, kaba ve kırıcı olma hali, anksiyete (kaygı) ve takıntılı durumlar
*Sosyal mana da ise; kabuğuna (içe) çekilme, kalabalıklardan kaçış, toplumdan tecrit etme, ötekileştirme vb. gibi durumların kalkmasını ancak affetme ve bağışlama yöntemiyle aşabiliriz.
Bütün bu sayılanları göz önüne alarak, affetme ve bağışlama yolunu benimseyen kişi, tüm yatırımları kendine yapıp, artık topu karşı tarafa atıyor desek yanlış olmaz.
Affetme Yolunda Yanlışlar ve Doğrular
Yanlış 1: Affedersem ben kendimden fedakarlık yapmış olurum. Oysa fedakarlık yapması gereken o. Yaptığı yanına kar mı kalacak?
Doğru 1: Affetmekle sadece hatayı yapan kelepçelerinden kurtulmuyor, onun suçunu bir hamal gibi üzerimde yani zihnimde taşıdığımdan bende kurtuluyorum. Kendimi de özgürleştiriyorum. Onun hatasının etkileri zihnimi meşgul ettikçe arınmam mümkün değil. Bu etkileri de silmiş oluyorum.
Yanlış 2: Affedersem yaptığı hataya hak vermiş ve bu hatayı kabul etmiş olurum
Doğru 2: Asla affetmek hatayı onaylamak anlamına gelmez. Bir zaman bir hata yapılmış, bu hata bir yerlerde kayıtlıdır, o kişi suçsuz ve haklı değildir. Yaşanmamış gibi davranmak, hatayı gözardı etmek, o sorunun yeniden başa bela olma ihtimali çok yüksektir.
Yanlış 3: Affedersem tekrar aynı hatayı yapabilir. Affederek hata yapmasına izin vermiş olurum.
Doğru 3: İster affet, ister affetme karşıdakinin davranışını sen belirleyemezsin muhterem! Biz ancak kendi davranışlarımızı kontrol edebiliriz.
Yanlış 4: Affedersem onu cezalandırmak yerine ödüllendirmiş olurum. Yaptığı hatanın bedelini ödemeli, adalet yerini bulmalı. Doğru 4: Bağışlamak kabahatli kişiyi artık cezalandırılmasını istememektir. Ona ceza verince biz de acı duyarız. Bu durumda bizim iyileşmemizi sağlayacak tek yol ayette belirtildiği gibi afv yolunu tutmadır. O da cezasını çeksin denilerek ödeştiğini sananlar yanılmaktadır. Çünkü hala orada kafaları takılı kaldığından kendilerine zara vermektedir. Geçmişe takılı kalacağına hay öküz, bağışlamakla şimdiki zamanın tadını çıkar.
Yanlış 5: Affetmek yapılan hatayı unutmaktır.
Doğru 5: Unutulmaz bu acı dertli dertli çal kemancı, her aşkın sonu hüsran bilmem bu kaçıncı, halime bak dertli çal kemancı…Bilmem anlatabildim mi? Akıllılar affeder ama unutmaz,
Yanlış 6: Onunla ilişkimi sürdürmek istemiyorum, neden affedeyim ki?
Doğru 6: İlişkiyi sürdürsen de sürdürmesen de karşındaki kişiyi affetmekle; ben artık belleğimde sana ait bir yük ve ağırlık taşımak istemiyorum, mesajını veriyorsun.
Yanlış 7: Affedersem zayıf, güçsüz, karaktersiz ve gurursuz olurum.
Doğru 7: Ne münasebet? Hadi oradan! Af yolunu tutmak tam tersine kendine verdiğin değeri, özgür bir birey olduğunu gösterir.
Sonuç itibariyle diyebiliriz ki, affetme yolunu tutmakla artık geçmişte yaşanan yoğun duygu durum bozukluklarından ve yakınmalardan kurtuluyoruz demektir. Küslüğe, intikam almaya ve kendimize acımaya, artık ihtiyacımız olmadığının bilincine eriyoruz demektir. Geçmişin izlerini silerek, yıkıcı etkisinden kurtuluyor, olumsuz duyguların gitmesine izin verip hafifliyoruz demektir. Bize karşı yapılan hatalardan ve hayatın adil olmadığından şikâyet etmeyi bırakıyor, hayat sinemasında mağdur rolünü oynamak istemiyoruz, demektir.
İster bu rolü oyna, ister oynama, tercih senin. Hayatta sürekli şikâyet edip, yaşamak da var, “özrü kabul edip suçları bağışla” yolu gibi tüm olumsuzluklara rağmen hayattan keyif alıp, tadını çıkarmak da. Aşağıdaki olay içi vıcık vıcık intikam duygusuyla yananlar içindir.
Bir
lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte
bulunur:
“Bir
hayat deneyimine katılmak ister misiniz?”
Öğrenciler
çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul
ederler. “O zaman” der öğretmen.
“Bundan
sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin”
Öğrenciler
bunu da yaparlar.
“Şimdi
yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba
ve beşer kilo patates getireceksiniz!”
Öğrenciler
, bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah
hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır.
Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der
öğretmen:
“Şimdi,
bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates
alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine
koyun.”
Bazı
öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken,
bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.
Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi
bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:
“Bir
hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda
taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste,
okuldayken sıranızın üstünde? Hep yanınızda
olacaklar.”
Aradan
bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni
yapmış olan öğrenciler şikâyete başlarlar:
“Hocam,
bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.”
“Hocam,
patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar
bana artık.”
“Hem
sıkıldık, hem yorulduk?”
Öğretmen
gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
“Görüyorsunuz
ki, affetmeyerek asıl kendimizi
cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya
mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak
düşünüyoruz, halbûki affetmek en başta kendimize yaptığımız
bir iyiliktir.
Şemsettin ÖZKAN
01.07.2021 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-suskunduvar.com