(Toplumsal İlişkiler 273)
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُۜ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍۚ
“Sonsuz kudret, merhamet ve adâlet sahibi olan Allah,dost ve yardımcı olarak kuluna yetmez mi? Ey Müslüman! Buna rağmen müşrikler seni, O’ndan başka otorite kabul ederek boyun eğdikleri birtakım sözde ilâhlarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Güya onları kızdırırsan, gazâblarından kurtulamazmışsın! Ne büyük bir gaflet, ne derin bir sapıklık! Gerçek şu ki, Allah kimi günahları sebebiyle saptırmışsa, kimin yoluna ‘bu dalalettir, sapıklıktır, bu yol onu cehenneme götürür’ demişse hiç kimse ve hiçbir güç doğru yola iletemez!” (Zümer/36)
İnsan ne hikmetse bir derde düşerse, bir sıkıntıya düçar olursa kendini koca dünyada yalnız hisseder. Halbuki Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. (Ni’me’l Mevla ve ni’mennasır)
Derdi veren Allah elbette dermanını da verecektir. Yeter ki bizde bu inanç olsun.
Bir kere insan şunu asla unutmamalı ki, Allah hem imtihan eder, hem de imtihan ederken yardım eder. Her imtihanda Allah’ın size bir anahtar uzattığını unutmayın. Rahmet kapısı ancak zahmet anahtarıyla açılır.
Hz. Mevlana der ki; “Her gönül bir tek sevgiliye dönüktür aslında. Lakin kıblesi yanlıştır. Bulduğunu sandığı şey gerçekte aradığı değildir… Kimisi gül yüzlü bir güzele meftun, kimisi bir ceylan bakışlıya mecnundur. Bazısı dünyaya kanmış, bazısı mala mülke aldanmıştır. Oysa her biri aslında bir sevgili tarafından sınanmıştır.”
Hani bazen gözlerden yaş akmaz da kalp ağlar ya, sessizce. Hani herşeyi içine atarsın da, kendini atacak yer bulamazsın ya, işte orada; “tuttum acılarımın elinden dedim ki Allah var,” demelisin. Çünkü son sığınak O. Fırtınanın şiddetini artırdığı zamanlarda güvenli liman O. Çare üretecek merci O.
Ancak modern insan kutsaldan kopuşunun sancılarını yaşadığı için, sıkıntılarına çare bulamıyor. Rahmetli Timurtaş Uçar, 12 Eylül ile ilgili bir hatırasını anlatmıştı. Bu dönemde hücre hapis cezası verilenlerden biriydi.
Koğuşta ateist, inançsız bir genç vardı diyor. Birgün kendisine dönerek;
– Hoca, hoca, diye seslenerek Allah allah deyip duruyorsun. Gerçekten Allah var mı? Diye soruyor.
Hoca elinden geldiğince, dilinin döndüğünce, her görülmeyen şeyin yok olduğu anlamına gelmediğini, aklımızı, elektriği falan görmeden varlığına inandığımızı falan anlatıyor. Ama nafile diyor. Genç delikanlı inanmıyor diyor. Son kez;
– Bak delikanlı, ikimiz bir gemide yolculuk yaparken gemimiz bir fırtınaya tutuluyor. Kurtulma şansımız yok. Ben orada bu zor zamanda Allah’a inandığım için O’na dua ederim, O’na sığınırım, dedim diyor ve ekliyor:
– Ya sen kime sığınacaksın? Allah’a inanmıyorsun. Lenin, Stalin ve Mao çoktan öldüler, onlara mı sığınaksın?Behey ahmak dedim.
Delikanlı da çıt yok. Biraz şöyle kafasını kaşıdıktan sonra;
– Galiba haklısın hoca, dedi diyor yukarıdan bakarak ve ekliyor. Hocam demiyor diyor. Nihayet suçsuz olduğumuz anlaşıldı ve hapisten çıktık. Birgün vaaz sonrası bir genç yanıma gelerek;
-Hocam beni tanıdınız mı?
-Tanıyamadım evladım.
-Hani hücrede ateist bir genç vardı ya o benim işte. Müslüman oldum diyor. Sahi son sığınak Allah’tan başka bir yer var mı?
Şemsettin ÖZKAN
02.03.2021 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com