The art of reading difficult times
(Toplumsal İlişkiler 31)
قَالَ كَلَّاۚ اِنَّ مَعِيَ رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ
“Mûsâ, “Hayır! Eminim ki rabbim benimledir, bana bir çıkış yolu gösterecektir” dedi.” (şuara/62)
Bilir misiniz dostlar, bir zafere büyük diyebilmemiz için, ne gibi zor mücadeleler verilmiş önce ona bakmamız gerekiyor. Mücadele ne kadar zorlu kazanılan zafer de o derece büyüktür. Zor diyorsun der Hz. Mevlana, zor olacak ki imtihan olsun diye ekler. Bir Hint atasözü de; “tepende kara bulutlar dolaşsa bile, gökyüzünün maviliğinden asla şüphe duyma,” derken bize zorlukları nasıl okumamız gerektiğini öğretir.
Aşk sizi çağırdığı zaman onu izleyin, takip edin. Yolları zor, dik ve sarp olsa da… Nasıl mı?
Firavun ve adamları dünyevî üstünlüklerini kullanarak Allah’a iman edenlere zulmediyorlardı. Gördükleri birçok mucizelere ve başlarına çöken ilâhî azap tecellilerine rağmen bir türlü uslanmıyor, iman etmek istemiyorlardı. Nihayet Musa (a.s), onlar hakkında beddua etmek mecburiyetinde kaldı:
“Mûsâ (a.s)dedi ki:
«–Ey Rabbimiz! Gerçekten Sen, Firavun ve kavmine dünya hayatında altın, gümüş ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), inananları Sen’in yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et; kalplerine sıkıntı ver!»
(Allah da Mûsâ ve Harun’a):
“İkinizin de duası kabul olunmuştur. O hâlde Siz, doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin!” dedi.” (Yûnus, 88-89)
Bundan sonra Kıptî halkında cilt hastalığı başladı. Üç gün kuraklık oldu. Her Kıptî ailesine ayrı ayrı musibetler geliyordu. Firavun da mecbur kalarak Benî İsrail’in Mısır’dan çıkmasına izin verdi. Ancak her zaman olduğu gibi, tehlike geçince yine sözünden döneceği muhakkaktı.
Bu sebeple Mûsâ (a.s), Allah’ın emri gereğince, İsrail oğullarıyla beraber Süveyş’e doğru gece vakti hareket etti. O sabah Firavunun ailesindeki bütün kızlar tauna yakalanıp öldüler. Firavun zaten öfkeliydi, kızların ölümü ile öfkesi iyice arttı:
“–Bunları Mûsâ yaptırdı!” dedi.
Firavunun bunların defni ile meşgul olması, Hazret-i Mûsâ’ya epey bir zaman kazandırmıştı. Nitekim Firavun durumu öğrenince, iş işten geçmişti bile…
Allah Teâlâ buyurur:
“Mûsâ’ya:
«–Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz!» diye vahyettik.” (eş-Şuarâ, 52)
“Ant olsun ki Biz Mûsâ’ya:
«–Kullarımla birlikte geceleyin yola çık da (size) yetişilmesinden korkmaksızın ve (boğulmaktan) endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç!» diye vahyetmiştik.” (Tâhâ, 77)
Durumu öğrenmiş bulunan Firavun telaş içindeydi:
“Firavun, şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi;
“–Esasen bunlar, sayıları az, bölük-pörçük bir cemaattir. Fakat hakkımızda çok gayz (kin ve öfke) besliyorlar. Biz ise uyanık (ve yekvücut) bir cemaatiz!” (diyor ve dedirtiyordu).” (eş-Şuarâ, 53-56)
Nihayet Firavun, ordusunu topladı ve Musa (a.s)’ın peşine düştü:
“Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler. İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın ashabı:
«–İşte yakalandık!» dediler.
Musa:
“–Asla!” dedi. “–Rabbim şüphesiz benimledir; bana yol gösterecektir!” (eş-Şuarâ, 60-62)
Musa (a.s)’ın önünde Kızıldeniz, arkasında ise Firavunun ordusu vardı.
Zor zamanlardan geçtiğimiz şu günlerde kimilerini görüyorum derin bir üzüntüye gark olmuş, depresyon geçirip, kaygı bozukluklarına düçar olmuş bir hali var. Neden zor geliyor Hz. Musa gibi Rabbimize güvenmek bize? Bir kez olsun şu Berat gecesinde gözyaşlarımızla dertlerimizle Rabbimize yönelip; “Rabbim ne gelirse senden gelir, çare de ancak senden gelir” diye dua etsek bizim dualarımıza icabet etmeyecek mi sanıyoruz? Yaptığımız hatalardan dönüş yapıp tövbe etsek affetmeyeceğini mi zannediyoruz? Peygamberlerin geçtiği çetin imtihanların biri bile bize uğramamışken nedir bu derin üzüntü ve keder? Ne çabuk unuttuk Şeytanın üzüntü ile bize yaklaştığını? Sanıyoruz ki Şeytan sadece Ramazanlarda bağlanan, sofra bekletilirse afiyetle yemeğe dalan, seccade katlanmazsa namaza duran, aralık saflarda gezinen, gıybetimizin tek suçlusu, akşam saatlerinde harabe yerlerde dolanan… İşte Şeytanı bundan ibaret sanıyoruz dostlar! Oysa Şeytan en çok üzüntüden yaklaşıyor. Zira Şeytan şunu çok iyi biliyor ki üzüntü Allah’ın sevmediği bir ruh halidir. Halbuki Rabbimiz Al-i imran suresi 139. Ayette ne buyuruyor:
وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ
“Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.”
Do not show looseness, do not worry; If you have believed, you are without a doubt the highest
Üzülme, hüzünlenme diyor Rabbimiz bize resmen. Bunca isyan, bunca antidepresanlar, bunalımlar, depresyonlar, covid 19’lar durabilir mi bu ayetin karşısında? Şu kısacık ömrümüz üzüntü, kuruntu olmazı oldurma peşinde koşmayla geçirecek kadar değersiz mi?
-Üzüldü mü Sevgili Peygamberimiz, Uhut’ta yüzünden kanlar süzülürken, mübarek dişleri kırılırken? Taif’te taşlanırken? Kâbe’de üzerine deve işkembeleri atılırken? Ciğerpareleri evlatlarını toprağa gömerken, açlıktan midesine taş bağlarken ve hanımına zina iftirası atılıyorken? Üzüldü mü? Hayır, eminim ki Rabbim benimledir. Bana bir çıkış yolu gösterecektir diyordu.
– Siz hiç Nuh (a.s) gibi 950 sene bir günden bir güne olsun evladım demekten çekinmeden kafir bir oğulla zorlukların en çetinini yaşadınız mı?
-Asiye annemiz gibi Firavun bir koca ile sınandınız mı?
-Lut (a.s) gibi siz hiç inanmayan bir eşle imtihan oldunuz mu?
– Siz hiç Aişe annemiz gibi zina gibi bir iftiraya uğrayıp, gıybetin en ağırını yaşadınız mı?
-İbrahim (a.s) ateşe atılınca üzüldü mü? Yoksa Allah bana yeter ve O ne güzel vekildir deyip tebessüm mü etti alevlere?
– Sahi siz Hz. Musa (a.s) gibi arkanızda Firavun ve ordusu, önünde Kızıldeniz ve yanında dost olduğunu söyleyen “öl de ölelim, emret onu yapalım,” diyecekleri yerde “ işte yakalandık, sen açtın başımıza bu belayı, senin yüzünden ya Musa,” diyen arkadaş ve dostlarla imtihan olundunuz mu?
Düşünebiliyor musunuz, önünüzde kocaman bir deryanın, arkanızda Firavun ve askerlerinin öfkeyle köpürdüğünü ve yanınızdakilerin korkunç bir şekilde fokur fokur fokurdadığını?
İşte o kelam değil mi Kızıl denizi ortadan yardıran, dert üzüntü kaynağı sanılan Firavunu aynı suda boğduran?
“- HAYIR! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.”
No, God is with me without a doubt, he will guide me.
Berat kandilinizi en kalbi duygularımla tebrik ediyorum. Kalın sağlıcakla. Selam ve dua ile…
Şemsettin ÖZKAN
07.04.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-islamve ihsan.com (alıntı: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi2, Erkam yayınları)
“Sabır boyun eğmek değil, mücadele etmek demektir.” Hz. Ömer (r.a)