(Toplumsal İlişkiler 77)
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِۜ وَبَشِّرِ الصَّابِر۪ينَۙ
“Ant olsun ki, sizi bazen çetin korkularla, bazen açlık ve yoksullukla, bazen de servetinizi, sağlığınızı ve ürünlerinizi elinizden alarak imtihan edeceğiz.
Sabredenleri müjdele!” (Bakara/155)
Hayat öyle bir şey ki, bazı mevzuları kafana vura vura, bazılarını da kalbini kıra kıra öğretir. Burada asıl olan yaşın değildir, yaşadıklarındır. Bu hayatta insanı en çok ne acıtıyor biliyor musunuz? Yaşadığı hayal kırıklıkları falan da değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır.
Daha küçük yaşlarda hayatın ağırlığını hissettik omuzlarımızda. Şimdiki nesiller nereden bilebilir ki o günlerin acımasızlığını? İnşaatlarda çalıştık, sıcak demirleri, kolon demirlerini büktük, amelelik yaptık, sokaklarda, pazarlarda ve maçlarda simit, boğça, su ve gazoz sattık, çay sattık. Bilyalı tekerlekli arabalarımızla Pazar çantalarını taşıdık. Esnaf olduk, tezgahtar olduk, çırak olduk, kalfa olduk usta olduk daha çocuk denecek yaşta. Yaşadıklarımız öğretti hayatı bize, ortaokul çağına yeni girmiş İLO sözleşmesine göre çalışması yasak olan o küçücük ellerimiz nasır tuttu, taş taşıdı, çimento kardı, tuğla taşıdı. Acılı arabesk şarkıları dert oldu minicik yüreklerimizde. Her yerden darbeler gördük, yaşadık ve dik durmayı öğrendik, daha da bilendik hayata. Evin tuzunda biberinde bizim de bir katkımız oldu.
Çok şey öğretti yaşadıklarımız çok… Hızımızı alamadık evlenmek için lazım olan mobilyalarımızı ıvır zıvır eşyalarımızı azar azar taksitlerle almaya kalktık. Çok şey bindirdik üzerimize ama mutluyduk, çalışıp alabiliyorduk. Böyle yapmakla da gururluyduk. Emekçiydik biz daha küçücük yaşlarda. Para kazanıyorduk, üretiyorduk kısacası.
Hayat işte, bizim dönemimizin acımasız öğretmenleri gibiydi. Önce “çıkarın kâğıtları sınav yapıyoruz,” diyor sonra da bize dersini veriyordu. Hayat zorlukları içinde güzeldi aslında. Hayat bir bisiklet sürücüsünün pedallerine bastığı sürece düşmediği gibi eylem gerektiriyordu. Biz de sürekli hareket halindeydik işte. Zaten bisikletin üzerinden hiç inmiyorduk ki. Kış, yaz, soğuk, sıcak yerler buz tutmuş, kar fırtına biz habire pedallere basıp duruyorduk. Aramızda hiç obezite biri yoktu. Dikkat edin eski siyah beyaz TRT programlarına herkesin boynu armut sapı gibi ipince.
Yukarıda geçen “Ant olsun ki, sizi bazen çetin korkularla, bazen açlık ve yoksullukla, bazen de servetinizi, sağlığınızı ve ürünlerinizi elinizden alarak imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!” ayetini de zor zamanları doğru okuyarak iyi anlamamız gerekir. Hayatın zorlu süreçlerinde sabırla Rabbimizin imtihanlarına hazırlıklı olmalıyız.
Hayata belki de Özdemir Asaf’ın dediği gibi bakmak lazımdır: “ Surat asma bana hayat, sonuçta misafirim, kalkıp çeker giderim.” İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.”
Şemsettin ÖZKAN
22.07.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-cokiyiabi.com