(Toplumsal İlişkiler 993)
وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَؕ اَفَا۬ئِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ
كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِؕ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةًؕ وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
“(Ey Resulüm!) Senden önce hiçbir beşere ebedilik vermedik; şimdi Sen ölürsen onlar (dünyada) sonsuz mu kalacaklar?” (Enbiya/34)
“Mutlaka her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz (sonunda) Biz döndürüleceksiniz (ve her türlü niyet ve gayretinizden hesaba çekileceksiniz. Sonunda mü’minler cennete, kâfirler ise cehenneme koyulacaklar).” (Enbiya/35)
Ölüm denilen yalan olmayan o gerçek, nasıl da o mağrur başları eğiveriyor öyle? Kimse karşı duramıyor o hakikatin karşısında. Boynu kıldan ince oluyor insanoğlunun.
Cengiz Numanoğlu der ki; “toprak nasıl da eğmiş nice başları, Fatiha dileniyor şimdi mezar taşları.” Aynı şey Yunus Emre’nin şiirlerinde de çok güzel anlatılır:
Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler, ne bir haber verirler
Üzerinde, türlü otlar bitenler
Ne söylerler, ne bir haber verirler
Kimisinin üstünde biter otlar
Kiminin başında sıra serviler
Kimi masum, kimi güzel yiğitler
Ne söylerler, ne bir haber verirler
Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış, tatlı dilleri
Gelin, duadan unutman bunları
Ne söylerler, ne bir haber verirler
Yunus der ki, gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler, ne bir haber verirler.
Öyle olmuyor mu değerli dostlar, ölümden başka hangi gerçek o mağrur, kibirli, cakalı cakalı yürüyenlerin havasını alıyor? Derin bir sessizlik…Diller tutuluyor… İnsan işte orada susuyor, susuyor, susuyor…
Şemsettin ÖZKAN
15.03.2023 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-yunusemre.net