(Toplumsal İlişkiler 212)
فَاٰتٰيهُمُ اللّٰهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ۟
“Allah da onlara hem bu dünyanın nîmetlerini, hem de âhiretin en güzel nîmetlerini bağışladı. Çünkü Allah, güzel davrananları sever. Öyleyse, siz de onları kendinize örnek alın da, Uhud’da uğradığınız yenilgiyi bahane ederek sizi dininizden çevirmeye çalışan Yahudi ve münâfıkların propagandasına aldanmayın.” (Al-i imran/148)
“Unutma her gelen sevmez, her seven de gitmez,” der Hz. Mevlana, gibi gibi sevdalara inat. Sever gibi yapan sözde sevgililere inat. Yine Hz. Pir; gibi gibi olmayan aşkın nasıl bir şey olduğunu anlatır ve bize ey zamane aşıkları lütfen sever gibi yapmayın sevin der adeta yalvarırcasına; “Ey gönlümün sol yarısı! Aklıma koydum seni, aklım almadı. Gönlüme koydum seni, sana doymadı.”
İnsanlar neden hep böyle sever gibi, umursar gibi, arkanızda var gibi, ama aslında hiç gibi, tuhaf davranışlar sergiliyorlar acaba? Sahte maskeli bir dünyada yaşıyorlar gibi neden?
“Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin. Grisi yoktur aşkın ya siyahı ya da beyazı seçeceksin.” Diyen Hz. Şemsi Tebriz-î “gri aşklar çağı” (l’âge des amours gris) dediğim şu zamanları görse acaba ne derdi? Ya “Gülüş her şeyden önce içtenlik ister. Oysa insanlarda içtenlik nerede şimdi?” diye ta 1850’lerde soran Dostoyevski? Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, makyajlar, maskeler çok, jestler mimikler haddinden fazla… Gerçek diye bildiğimiz şeyler sahte ve senaryodan ibaret. Rol kesiliyor adeta, karmakarışık bir sosyal ilişkiler ağıyla… Şöyle bir bakarsanız çevrenize, hilekâr bakışlı ve riyakâr yüzlü ne kadar sahte tanıdık yüz vardır hemen anlarsınız, yapmacık kokan konuşmalarından, bakışından, hal ve hareketinden. Hatta “içtenlik oyunu” oynarlar bir de sizinle üstüne üstlük. Samimiyet yani içtenlik öyle bir dildir ki, yüreklerin konuştuğu bir lisandır o. Herkesin yüreği bu dili konuşmaya yetmez.
Samimiyet yani riyasız, gönülden içinden geldiği gibi davranmaya denir. Kişinin eylemleri, sözleri dolu doludur, kenarından kıyısından bir yapmacıklık bulamazsınız. Onun gözlerinden belki test edebilirsiniz. Samimiyet öyle sanıldığı gibi karşındakiyle istediğin gibi konuşmak demek değildir. Ona karşı özen göstermek demektir. Aslında sevgi ve saygının da yolu içtenlikten geçer.
İsmet Özel; “teslimiyet pazarlıksız, ihlas endişesiz ve samimiyet gösterişsizdir,” derken bize iki kişinin senli benli sıkı fıkı olmasının, içtenliğin ve sever gibi yapmamanın bir göstergesi olduğunun altını çizer.
İnsanın sevmediği zaman sever gibi yapması ne kötü. Yani şu samimiyetsizlik. Kuzu postuna girmiş kurt. Xentius öyle der; “sevmediğin zaman sever gibi yapma!”
İnsan büyük bir yanılgı içinde olabiliyor maalesef. Güneş varken herkes sizi sevebiliyor ama fırtınalar koptuğunda kimseyi yanınızda bulamıyorsanız işte o zaman kara kara düşünün.
Hz. Mevlana; “illa birini seveceksen, dışını değil, içini seveceksin. Gördüğünü herkes sever, sen asıl görmediklerini seveceksin. Sözde değil, özde aşk istiyorsan şayet tene değil, cana değeceksin,” derken yine bize sever gibi yapmayın sevin tezini hatırlatır.
Sevdiğin sana bir adım geldiğinde, sen ona freni patlamış bir kamyon gibi gidemiyorsan, ya da gitmiyorsan, senin o sevgin eksiktir, noksandır ve kusurludur.
Son sözü Tolstoy söylemiş: “Bir insan birisini severse olduğu gibi sever, olmasını istediği gibi değil.”
Adam gibi sevenlerden olmak dileğiyle.
Sevgi dolu bir yıl diliyorum, sevgili dostlar…
Kalın sağlıcakla, hayırlı cumalar…
Şemsettin ÖZKAN
01.01.2021 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-suskunduvar.com
Özü sözü bir olanı bulmak o kadar zor ki bu zamanda. Ne olacak bilmiyorum böyle gide gide.