.Başkalarına saygı göstermeyi becerebilmek
. Pozitif düşüncelerle etrafı aydınlatmak
. Tutarlı bir çizgisinin olması
.Kılık kıyafet ve görüntüsüne dikkat etmek
.Alanının en iyisi olmak
.Samimi ve gönülden konuşmak
.Önyargıyı dış kapıdan bile içeri almamak
.Suya sabuna dokunabilmek
.Karakter sahibi olmak
.Planlı olmak
Saygın; saygı gören, sayılan, muteber, itibarlı, saygı gösterilen gibi anlamlara geldiğini daha önceki yazımızda değinmiştik. Bu yazımızda da saygın insanda olması gereken 10 özellikten ikinci özellik “pozitif düşüncelerle etrafı aydınlatmak” tan bahsedeceğiz.
2-Pozitif düşüncelerle etrafı aydınlatmak
Pozitif düşünmek demek, kendinizi ve başkalarını sevmek ve etrafınızdakilerle ilgilenmektir. Pozitif düşünmek demek, bilinçaltı belleğimizin yönlendirebilme yeteneğini olumlu bir şekilde kullanmaktır. Gelin biraz pozitif düşünme jimnastiği yaptıralım zihnimize;
-Eğer mutsuz olsaydı kelebekler, bir günlük ömürlerini uçarak mı geçirirlerdi?
– Her gününüz güzel geçmeyebilir, ama her günün içinde, minnacıkta olsa, mutlaka bir güzellik vardır.
-Ama hayvancağızın ne güzel dişleri varmış. (Arkadaşlarıyla bir köpek leşine rastlayan Peygamberimizin sözü)
– Ne zaman gökyüzüne bir nefes, bir dua gönderdin de onun karşılığı gelmedi? (Hz. Mevlana)
Bilinçaltımızda (insanda, bilinçdışı olmakla birlikte, kapsamında olanların istendiği zaman, bilince çağrılabildiği zihin bölgesidir. Bireyde, bilince inmeyen olayların geçtiği varsayılan içde) zaman mefhumu yok, her şey şimdiki zaman olarak algılanıyor, emirler otomatiğe bağlanmış. Bu yüzden bilinçaltına ne istiyorsan şimdiki zamanla ve olumlu cümlelerle söyle. Örneğin; ‘İstanbul’a geç gitmek istemiyorum’ cümlesinde bilinçaltınız “geç gitmek”ten sonrasını duymuyor, bilmiyor, umursamıyor. “İstanbul’a geç gitmek” için, elinden geleni ardına koymuyor. “İstemiyorum” olumsuz kelimesini algılamıyor. Bu yüzden olumlu yaşama sanatını öğrenmeliyiz. Aşağıdaki hikâye olumlu ve olumsuz insan tiplerine güzel bir örnektir:
“Bir hastane odası… İki yatak iki hasta… Bir hastanın yatağı pencerenin yanında, diğerinin ise duvar dibindedir. Pencere dibindeki her gün anlatmaktadır:
‘- Bugün deniz harika… Gemilerin biri limana yanaşıyor, diğeri limandan çıkıyor. Erguvanlar çıldırmışlar sanki her yer mor renge bürünmüş. Çocuklar parkta neşe içinde oynuyor. Eyvah bir çocuk salıncaktan düştü. Neyse ki bir şey olmamış annesi çocuğun üstündeki tozları sildi, ona yaşlı biri çikolata verdi, çocuk gülüyor şimdi…”
Her gün böyle anlatıyor pencere kenarındaki hasta, duvar dibinde yatan hastaya. Bir gün pencere kenarındaki kalp krizi geçiriyor ama duvar dibindeki elinin ucunun dibindeki çağrı alarm ziline basmıyor ve kriz geçiren ölüyor. Ertesi gün duvar dibindeki hastayı pencere kenarına alıyorlar. Bir de ne görsün? Pencerenin önünde simsiyah bir duvardan başka bir şey yok. Meğerse ölen hasta duvar dibindekine moral veriyormuş. İşte böyle dostlar! Biri pozitif bakarak etrafını aydınlatıyor, diğeri negatif düşüncelerle, sırf pencere kenarına oturmak gibi basit bir beklentiyle, onun hayata tutunmasına çalışan arkadaşının, gözlerinin önünde ölmesine seyirci kalıyor. Goethe der ki;
“Nankörlük zayıf insanların işidir. Kudretli insanlar içinde asla nankör olanına rastlamadım.”
Şemsettin ÖZKAN
21.11.2019