NEM (NEYİM) KALDI?

(Toplumsal İlişkiler 169)


يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ كَث۪يراً مِنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ
Ey iman edenler! Doğrusu, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yemeyi ve bu din sömürüsünün devam edebilmesi için, gerçek dini araştırıp öğrenmek isteyen insanları Allah’ın yolundan alıkoymayı alışkanlık edinmişlerdir. O hâlde, gerek bu gibi din adamları, gerek başkaları olsun; altını ve gümüşü biriktirip yığan ve onlardan gerektiği kadarını Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onlara can yakıcı bir azâbı müjdele!” (Tevbe/34)

70’li yıllara damga vuran Mahsuni Şerif’in güzel bir türküsü vardı; “Nem Kaldı.” Hemen hemen bütün sanatçılar bu eseri yorumladı. Ancak Cem Karaca bana göre rock müziğiyle daha güzel okudu:

Parsel parsel eylemişler dünyayı
Bir dikili taştan gayrı nem kaldı
Dost köyünden ayağımı kestiler
Bir akılsız başdan gayrı
Nem kaldı nem kaldı nem kaldı

Bir akılsız başdan gayrı
Nem kaldı nem kaldı nem kaldı

Padişah değilem çeksem otursam
Saraylar kursam da asker getirsem
Hediyem yoktur ki dosta götürsem
İki damla yaştan gayrı
Nem kaldı nem kaldı nem kaldı

İki damla yaştan gayrı
Nem kaldı nem kaldı nem kaldı

Yiğit geçinenler namert çıktılar
Sonra ettiğine pişman çıktılar
Eski dostlar bize düşman çıktılar
Birkaç tane itten gayrı
Nem kaldı nem kaldı nem kaldı

Birkaç tane itten gayrı
Nem kaldı nem kaldı nem kaldı

Mahzuni Şerifim çıksam dağlara
Rastgelsem de avcı vurmuş marala
Doldur tüfeğini beni yarala
Bir yaralı döşten gayrı
Nem kaldı nem kaldı nem kaldı

Bir yaralı döşten gayrı
Nem kaldı nem kaldı nem kaldı

70’li yıllar fakirlik edebiyatının da en çok yapıldığı senelerdi. Bakmayın şimdilerde siz sağcısının solcusunun kapitalist olduklarına. Gerçekten o dönem insanlar fakirdi. Köyden şehire göç hızlanmıştı. Boğaz tokluğuna çalışanlar vardı. Kimsenin altında arabası yoktu. Tek tük bazı insanlarda vardı. Çoğunluk kirada oturuyordu. İyi hatırlarım üstünde çatısı olmayan çatısız düz damlı evlerde kirada oturduğumuzu. Yağmur yağınca her yerden su girerdi evin içine. Akardı dam. Rutubet kokardı evin içi. Karyolanın metal ayakları küflenmişti. Çocuk denecek yaşta para kazanmaya giderdik. Simit, maçlarda su satmak, pazara gidenlerin eşyalarını taşımak, inşaatlarda çalışmak, kamyonlardan karpuz indirmek ve benzeri işler hep bizim işimizdi. Aileye katkıda bulunuyorduk. Böylece erkenden büyüyor, sorumluluk alıyorduk. Herhalde o dönem İLO dünya çalışma örgütü sözleşmelerini imzalamamıştık kimbilir belki ondandır. Ama olgunlaşmamıza yüzde yüz katkı sunduğu yadsınamaz bir hakikatti. Ama bir şekilde herkesin köyüyle bir bağlantısı vardı.

Şimdi “o günlere dönelim ister misiniz?” deseler kocaman bir hayır derim. O günler sıkıntılı günlerdi, fakirlik gerçekten zor. Ama o günlerin güzel yanı insanların yürek zenginliğiydi. Cepleri boştu ama insanların yürekleri sıcacık sevgi doluydu.

Şimdilerde insanların cepleri bir şekilde dolu demesek de iştigal ettikleri alan dolar, euro, altın, gümüş, emtia, faiz, bono, borsa, gayri menkul v.b. bireysel olarak kendine çalışma yöntemleri olmasından ötürü dünyevileştiler. Böyle olunca da yukarıdaki türkü gibi “nem (neyim) kaldı?” gibi eserler artık yok. Ancak bizi bekleyen tehlike Peygamberimizin ashabından olan Ebu Zer El-Gıffari (r.a) ‘nın dikkat çektiği tevbe suresi 34 ve 35. ayetlerinde dikkat çektiği kapitalistleşmedir:

Ey iman edenler! Doğrusu, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yemeyi ve bu din sömürüsünün devam edebilmesi için, gerçek dini araştırıp öğrenmek isteyen insanları Allah’ın yolundan alıkoymayı alışkanlık edinmişlerdir. O hâlde, gerek bu gibi din adamları, gerek başkaları olsun; altını ve gümüşü biriktirip yığan ve onlardan gerektiği kadarını Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onlara can yakıcı bir azâbı müjdele!” (Tevbe/34)

MahşerGünü, bu biriktirdikleri altın ve gümüşler cehennem ateşinde kızdırılacak ve bu zâlimlerin alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacaktır! Ve onlara denilecek ki: “Madem kendiniz için bunları biriktirmiştiniz; o hâlde tadın bakalım, biriktirdiğiniz hazineleri!” (Tevbe/35)

Şemsettin ÖZKAN

18.11.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-Kaynak:musixmatch

NEM (NEYİM) KALDI?” için 4 yorum

  1. Dedelerimizin bir yılda kazandığını biz bir ayda kazanıyoruz ama dedelerimiz kadar mutlu olanımız çok az. maalesef. Sebebi ise şükürsüzlük ve parayı cebe değil kalplerimize koymamızdır diye düşünüyorum. Yazınız harika olmuş hocam müstefid oldum. Allah razı olsun.

  2. Hocam İLO ya 1932 yılında üye olmuşuz. 189 tane sözleşmesi varmış İLO’nun . Türkiye yüzde 69’unu kabul etmiş.

  3. Uluslar arası Çalışma Teşkilatı (ILO) nın 17 Haziran 1999 tarihinde yapılan
    87. oturumunda “Kötü Şartlardaki Çocuk Đşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına Đlişkin Acil Önlemler Hakkında 182 Sayılı Sözleşme” yi kabul etmiştir.
    Kötü şartlardaki çocuk işçiliğinin büyük ölçüde yoksulluktan kaynaklandığını ve uzun vadeli çözümünün, sosyal gelişmeye ve özellikle yoksulluğun kaldırılmasına bağlı olduğu bilinmektedir.
    Tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılan çocuk işgücü önemli sosyal
    problem olmaya devam etmektedir. Ulusal yasalar ve uluslar arası standartlar ihlal
    edilerek milyonlarca çocuk kötü şartlarda, onların fiziksel, ruhsal gelişmelerine
    zarar verecek şekilde çalıştırılmaktadırlar1
    .
    Genel olarak çocukların çalışmasının birinci nedeni ailelerinin onların
    gelirine ihtiyaç duymalarıdır. Çalışan çocukların büyük çoğunluğu toplumun en
    fakir kesiminde yaşamaktadırlar. Aileler hayatta kalabilmek için her bir bireyini
    kullanmak zorundadır. Bu nedenle çocukların çalışması zorunlu hale gelmektedir2
    .
    1
    Türkiye’de Çocuk Đşgücü, TĐSK Yayını, Ajans-Türk Matbaası, Yayın No : 138, Ankara, s. 19.
    2
    BAŞTAYMAZ Tahir, Günümüzde Geleceğimizi Karartan Bir Problem : Çalışan Çocuklar, MERCEK,
    MESS yayını, Đstanbul, Ekim 1998, s. 63.
    Kamu-Đş; C: 7, S: 1/2002
    Uluslar arası Çalışma Teşkilatı (ILO); yıllardan beri çocuk işçiliğinin yasaklanması, çalışan çocukların çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve nihai olarak çocuk
    işçiliğinin kaldırılması ile ilgili olarak bir çok sözleşme ve tavsiye kararını kabul
    etmiştir.
    Uluslar arası Çalışma Teşkilatı (ILO) nın 17.06.1999 tarihinde kabul ettiği
    “Kötü Şartlardaki Çocuk Đşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına Đlişkin
    Acil Önlemler Hakkında 182 sayılı Sözleşme” Türkiye Büyük Millet Meclisi
    tarafından 2001 yılında onaylanmış bulunmaktadır. T.B.M.M. nce 25.01.2001 tarihli ve 4623 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunmuş olup, Bakanlar Kurulunun
    ise 18.05.2001 tarih ve 2001/2528 sayılı kararıyla onaylanması karara bağlanmıştır.
    Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanması karara bağlanan 182 sayılı ILO
    sözleşmesi 27.06.2001 tarih ve 24445 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu
    sözleşmeye göre, onaylayan her üye ülke acil bir sorun olarak kötü şartlardaki
    çocuk işçiliğinin yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını temin edecek ivedi ve
    etkin önlemleri almayı kabul etmiştir.

  4. Değerli hocalarım ilginize teşekkür ederim. Sanırım yukarıdaki İLO sözleşmesiyle çocukların çalışması bu tarihten sonra hepten yasaklanmış. Zaten bu arada 8 yıllık mecburi eğitimde çoktan başlamıştı. Ama benim yaşadığım realite 70’li yıllarda çalıştık mı çocukken evet çalıştık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir