(Toplumsal İlişkiler 320)
هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ ح۪ينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْـٔاً مَذْ كُوراً
“İnsanın basit bir varlık olarak yaratılmasının üzerinden, gerek topraktan ilk yaratıldığı sırada, gerek anne karnında iken, yaratılış dönemlerinde olgunluk düzeyine ulaşıncaya kadar, henüz adının sanının anılmadığı nice çağlar geçmedi mi? Kibre kapılarak Rabb’ine boyun eğmekten kaçınan insan, bir zamanlar bir hiç olduğunu ve Allah’ın lütfu sayesinde yaratılıp olgunlaştırıldığını hiç düşünmüyor mu?” (İnsan/1)
Alexis Carrel’in o meşhur eseri “İnsan Denen Meçhul”ü hepiniz bilirsiniz. Kitabının bir yerinde şöyle bir cümle kurduğunu hatırlıyorum: “Her insan bir tarihtir ve başka hiç kimsenin tarihi ile aynı değildir.” Bu cümle bile insanın tam bir muamma olduğuna işaret etmiyor mu? Hiçbir insan birbirinin tıpkısının aynısı değildir demektir bu. Gerçekten de insanın
herbiri apayrı dünyadır. Kimse kimsenin içdünyasını bilmez. Ne düşünür, ne hayal eder neyi amaçlar kestiremez. Neden?
Çünkü Hz Mevlana’nın ifadesiyle; “nehir gibidir insan sadece yüzüyle bilinir, derininde ne saklar, yüreğinde neler akıp gider söylemez, sessizce akıp gider,” der.
Gerçekten de insanı tanımak zordur. Öyle ki denizleri bardak bardak boşaltmaktan inanın insanı tanımak zordur. Zira dünyanın içinde nice dünyalar vardır. Çünkü her bir insan ayrı bir dünyadır. O ayrı dünyaların da elbette birbirinden farklı dertleri olacaktır. Derinliklerinde ne sırlar gizlidir, nelere ağlayıp nelere gülerler, sinelerinde nelerin gizli olduğunu en iyi Allah bilir.
Bu yüzden olsa gerektir ki, Hz. Pir insanı bir ırmağa benzetmesi boşuna değildir. Zira ırmağın yüzünü görürüz de altında neyi gizler, neyi saklar ve neyi alıp götürür bilemeyiz. Öylece sessiz ve derinden akıp çağıldayıp gider işte.
Alexis Carrel eserinin bir başka yerinde şunları söyler:
“Evren ile kıyaslandığında insan çok küçük bir varlıktır, 4 bin den fazla insan üst üste binerse ancak Everest’in yüksekliğine erişebilir. Ama insan beyni, aklı, düşünebilme kabiliyeti ve zekası sayesinde fizik dünyayı yönetiyor. Bütün çağlarda büyük filozofar bütün hayatlarını insanın bu esrarını çözmeye adadılar. Yeryüzündeki her bir insanın huyu ve karakteri, görünümü farklıdır.”
Peki
ya hepsinden evvel ‘insan nedir’ diye sorsam ?
Kimiz
biz, neyiz, sırf mutluluktan hoşnut olmayan, acı da gerek bize,
acısız yaşanır mı abi diye sahip olduğumuz psikopatça
düşüncemiz nereden geliyor ?
İşin
özü, son derece kompleks bir varlığız hocam. Yaşadığı,
büyüdüğü ortama göre yediğine içtiğine göre değişkenlik
gösteren tuhaf bir yaratığız. Tek bir bilim altında incelenmek
tarzımız değil. Parçalanamaz bir bütünüz nihayetinde. Her bir
ilim kendi objesinde açıklamaya çalışıyor, pek bir şey de
veremiyor ama deniyor en azından. İnsanlar çok bilinmeyenli çok
denklem misali. Bazı insanlar var ki kendini merak edip araştırmak,
keşfetmek yerine ot gibi yaşayıp gidiyor. Düşünmek zor zanaat
diyeceğim lakin takdire değer bir enerji de sarf etmiyoruz bu
eylemi gerçekleştirirken. Enerji kullanımına yapılan zamlar
yüzünden tasarruf modunda kullanmayı tercih ediyoruz sanırım.
Bir de yaşadığımız toplumda kendini bilen, yüksek farkındalığa
sahip insan modeli yerilmekte, hatta kimi zaman deli muamelesi ile
karşılanmakta iken neden böyle bir işe kalkışalım ki orası da
ayrı mesele. Pohpohlanıp göklere çıkarılmak varken…
Velhasılı
insan öyle bir kitap ki, her harfinde okunası nice ciltler yazılıp
paketlenmiş. Hatta zıt oluşumların bir arada ahenkle durduğu
enteresan varlık. Yumuşak, bozulabilir ve birkaç saat içinde
dağılabilir bir maddeden meydana gelmiş gelmesine ama önüne
çıkan fiziksel, ekonomik, sosyal çöküntülere çelikten
yapılmışçasına karşı bir güçlük koyup üstesinden de gelen,
yıpranacağı yerde güçlenen bir psikopat.
Şemsettin ÖZKAN
18.04.2021 MUDANYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-1000kitap.com
İnsanlığını bilip insanca yaşarsa, meleklerden daha üstün, İnsanlığını unutup yaşarsa da (esfeli safilin) aşağıların en aşağısı oluveriyor insan.