MESNEVİ’DEN 4

“Ruhlara şifadır, sevgilileri sevdiğine, hastaları çaresine kavuşturur.”

HZ. MEVLANA DER Kİ:

Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla

Bizim kederimizden günler, vakitsiz bir hale geldi; günler yanışlarla yoldaş oldu. Günler geçtiyse varsın geçsin; korkumuz yok. Ey pak ve kutlu olan insan-ı kâmil(olgun insan), hemen sen kal! Balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı. Ham pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselam. Ey oğul! Dünyaya olan bağını çöz, azat ol. Ne zamana kadar gümüş ve altının esîri olacaksın?”  (15-19. Beyitler)

         Mevlana hazretleri, “ gamlı geçen günlerimiz uzadı ve sona ermesi gecikti. O günler mahrumiyetten ve ayrılıktan hâsıl olan ateşlerle arkadaş oldu. Yani ateşlerle yanmalarla geçti. Günler gelip geçtiyse varsın geçsin ” derken birden aklıma Erol Sayan’ın rast makamındaki o şarkısı geldi:    

Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar
Zaman sanki bir rüzgâr ve bir su gibi aksın

         Öyle değil mi dostlar, Hak âşıklarının niyeti Allah’a kavuşmak ise, bu elemli dünyanın günlerinin, haftalarının, aylarının ve mevsimlerinin akıp gitmesinin ne önemi var ki? Onun esas derdi Rabbine kavuşmaktır. Hz. Pir o gün için, yani Rabb’ine kavuşacağı güne düğün gecesi (şebi arus) demiyor mu? Bu yüzden geçip giden zaman aşk ehli için aleyhte değil, lehtedir.  Kara sevdalı diğer âşıkların da, geçen zamana zerre kadar değer verdiklerini sanmam. Önemli olan onlar için de vuslata ermedir. Geçen zamanda mutluluktan bir parçadır aslında. O halde bize erenler lazım. İnsan-ı kâmiller gereklidir. Mesela bizim Yunus Emre’miz gibi;  


Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü
Bana seni gerek seni


Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni


Cennet cennet dedikleri
Bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni


Yunus durur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni

Bu erenlerin asla Hakk’a doymadıklarını “balıktan başkası onun suyuna kandı” sözlerinden anlıyoruz. Yaman Dede şöyle der:

     Doymamak ve kanmamak… Sonsuzluk işte budur. Sonu olmayan aşk… Doymayan aşk… Aşkı ebedileştiren hicrandan (ayrılığın yol açtığı onulmaz acıdan) başka nedir? Hicran aşkı da, bizi ebedi kılar. Her güzel şeyi seyrederken, ruhumuzda hayranlıkla birlikte hicranı da yanar. Ebedi olmanın göstergesi budur. Doyabilme ise yok olmanın şanıdır. Tahammülsüzlere bir damla su yeter de artar bile kanarlar, susarlar ve sükût ederler.

      Hak erenlerini (pişkinleri) ham ruhlular nereden anlayacaklar? Erenler balığın suya kanmadığı gibi, Allah’a âşıktırlar. Onların aşkının kalplerini çepeçevre aşk (Hak) sarmaşığıyla kaplandığını ermemiş hamlar anlayamaz. Bu yüzden sözü uzatmakta fayda görmüyorum. Ey oğul! Dünyaya bel bağlama. Zira bu dünya herkese göz kırpıp, kimseyle evlenmeyen süslü geline benzer. Bırak bir kapitalist gibi yaşamayı, altın gümüş senin gözünü kamaştırmasın. Sen eşyanın esiri olma, vehn( dünya sevgisi) seni aldatmasın. Hz. Mevlana der ki:

Mal mülk çer çöptür. Lakin o mal boğazına bir takıldı mı; ab-ı hayat suyunu içmene engel olur…

       Maalesef yeni eğitim modelleri, yaşam tarzları insanları daha fazla eşyaya yönelmesine neden olmaktadır. Eşyaya egemen olacaklarına, eşyanın kontrolünde bir insan demiyorum, insanoğulları gelmektedir. Yeni nesiller ya topçu ya popçu olmaya özendirilmekte, yapılan araştırmalar onların youtuber olmak istediklerini ortaya koymaktadır. Müslümanların gereğinden fazla dünyaya değer vermeleri, dünyaya aşırı düşkün bu tutumlarının, dünyevileşmelerinin (seküler olma hallerinin) kıyamete yakın görülmesi, bir hadiste şöyle gözler önüne serilir: 

“Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi, size karşı (savaşmak için) birbirlerini davet edecekler.”

Birisi: “Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.

Rasûlullah (s.a.v), “Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak.” buyurdu.

Yine bir adam: “Vehn nedir ya Rasûlullah?” diye sorunca:

“Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir.” buyurdu.           

  (bkz: Ebu Davud, Melahim, 5)

MESNEVİ’DEN 4” için 1 yorum

Mücahit için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.