(Toplumsal İlişkiler 266)
قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَاۙۖ
وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَاۜ
“Evet; bütün bunlara yemin olsun ki, benliğini günah kirlerinden arındıran, kesinlikle kurtulmuştur!” (Şems/9)
“Onu kötülüklerle kirletip karartan ise, en büyük felâkete uğramıştır!” (Şems/10)
Aslında konfor dediğimiz zaman günlük yaşantımızı rahatlatan maddi rahatlık, lüks yaşam aklımıza geliyor. Rahat ve gelişen teknolojik imkanlar her geçen gün farkında olsak da olmasak da hayatımızı biraz daha lüks ve konfora çeviriyor.
Daha düne kadar sobalı isli paslı evlerde otururduk. Şimdi akıllı sistemlerle donatılmış evlerde ikamet etmeye başladık. Düne kadar insanlar köylerde yaşar ata, eşeğe, at arabası ve fatona binerdi. Şimdilerde ise otomobillere hem de daha da gelişen konforun dibi olan arabalara biniyorlar.
Konfor Ali Şeriati’ye göre “ruhun bataklığıdır.” Konfor öyle bir şey ki, misafir olarak gelir, gitmemek için elini ardına komaz, sonunda da evin baş köşesine bağdaş kurup öylece oturakalır. Yani kapıdan girdi mi bir daha bizi terketmez. Doğrusu biz onu kovamayız. Bizi kendine sımsıkı bağlar.
Konfor iyi gibidir, hoş gözükür gelin görün ki, insan ruhunu zayıflatır, gevşetir ve tembelleştirir. “Bir gün uyandığında yapmak isteyipte yapamadığın şeyler için zamanın çok geç olduğunu anlayacaksın,” derken Paulo Coelho “konfor alanı” tuzağına dikkat çeker. İnsan konforo alışınca üzerine bir rehavet çöker, uyuşur. Örneğin, sabahleyin erken kalkıp spor yapmak insana zor gelebilir. Halbuki bunu denemelidir. İlk etapta bu insana ağır gelse de spor yaptıktan sonra kendini mutlu hissettiğini anlayacaktır.
Başarıya aç insanlar asla konfor alanı tuzağına düşmez. Kapasitesinin ne olduğunu sürekli kendini güncelleyerek bilir ve kendini geliştirir. Yenilikler, buluşlar, icatlar böyle gelmiştir. Hayatlarından keşkeleri çıkarıp atmışlardır. Başarı da zaten genellikle hayatlarında çok meşgul olup, konforu yaşam biçimi olmaktan çıkaranlara gelir:
999 kez hata yapmasına rağmen 1000.
deneyinde ampulü bulan Edison’a şu soru sorulur:
– 999 kez hata yapmanıza rağmen, bininci deneyi yapacak gücü nereden buldunuz?
Edison şu yanıtı vermiş:
– Ampulün icadı bin aşamalı bir süreçti. Hata gibi görünen ilk 999 aşama, bininci ve son aşamaya götüren öğrenmelerle doluydu.
Konfor öyle bir şey ki, insanı bazen gülünç durumlara düşürebilir. Kendi bulunduğu rahat konumundan aşağıda olanları aşağılayacağım derken komik hallere düşebilir insan. Tıpkı kaymakam hikayesinde olduğu gibi.
Zamanın birinde Anadolu’nun hücra ilçelerinden birine yeni atanan kaymakam, şoförüyle birlikte yolda giderken eşeğinin yularından tutmuş, giden bir köylü görür.
Köy ve köylü hallerini hiç bilmeyen kaymakama bu görüntü çok komik gelir. Şoförüne:
– Şu adamın yanında dur da biraz takılayım, der.
Eşeğiyle giden adamın yanına gelince sorar:
– Hayrola, oğlanı okula mı götürüyorsun? Ha ha haa…
Köylü;
– Evet okula götürüyorum, okursa kaymakam olur, eee okumazsa kerata şoför olur der.
Aslında rüzgarın nasıl estiği önemli olmayabilir bazen. Farkı yaratan kanatlarınızı nasıl açtığınız. Şöyle bir kımıldanıp rutinin dışına çıkmanız. Hayatınızı güncellemeniz, gerekirse bir reset yapıp işinize yeniden yoğunlaşmanız gerekiyor.
Şemsettin ÖZKAN
23.02.2021 KONYA
KAYNAKLAR
1- kuran.diyanet.gov.tr
2- kuranmeali.com
3-hurriyet.com
Konfora dalmanın da bir hesabı olur zannedersem