İSLAM VE DÜNYAYLA KURDUĞUMUZ İLİŞKİLERDEKİ SORUNLAR

(Toplumsal İlişkiler 243)


اَللّٰهُ وَلِيُّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۙ يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمُ الطَّاغُوتُۙ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟
Allah inanç sahiplerine yakındır, onları koyu karanlıktan aydınlığa çıkarır; oysa hakikati inkara şartlanmış olanlara yakınlık gösterenler onları aydınlıktan çıkarıp derin karanlığa iten şeytanî güçlerdir: İçinde yaşayıp kalmak üzere ateşe mahkum olanlar da işte böyleleridir.” (Bakara/257)

Yukarıdaki levhada geçen “dindarlığını Allah’a göster, bana insanlığın lazım!” cümlesine Müslümanlara anahtar deliğinden bakan insanlar açısından doğru görmekle birlikte bir Müslüman olarak cümleye katılmıyorum. Çünkü dindarlık asla göstermek için yapılmaz. Allah (c.c) kulunun sırf kendi için gösteri yapmasını elbette istemez. Samimi olması yeterlidir. İçinden geldiği gibi hareket etmesi kul için yeterlidir. Sonra insanlıkta gösteri için yapılmaz. Bir Müslüman için Allah’ın rızasını (hoşnutluğunu) kazanmaktan başka hiçbir niyet muteber değildir. Gösteriş (riya) ne dinin ne de insanlığın özünde vardır.

Bir kere dinin konusu ve muhatabı insandır. İnsanlığın ya da insan olmanın varacağı zirve noktasıyla, dinin nihai hedefi ahlaktır. Din adına yapılan ibadetlerde de insanın ahlaklı olmasına katkı sunulur. Örneğin namaz ibadeti için bakınız Kur’an’da ne buyrulur:

SANA vahyedilen bu ilahî kelâmı [başka insanlara] ilet, ve namazında dikkatli ve devamlı ol: çünkü namaz [insanı] çirkin fiillerden ve akla ve sağduyuya aykırı olan her türlü şeyden alıkoyar; Allah’ı anmak gerçekten en büyük [erdem ve iyilik]tir. Allah bütün yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut/45)

Ha kılınan namaz kötülükten, çirkin işlerden alıkoymuyor ise o namaz arızalıdır, defoludur ve özürlüdür. Hakeza oruç, zekat, hac ve kelime-i şehadet için de buna benzer uyarılar var.

Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim bugün Müslümanlar olarak İslam ve dünyayla kurduğumuz ilişkilerde sorunlar var. Müslümanca algılama ve düşünme biçimlerinden çok uzağız. Müslümanca varolma ve yaşama zeminini yitirdik.Batıya eklemlenmenin çabası içine girdik. İslam’ı diğer dinlerle aynı kefeye koyup aynı paydada eşitlemeye kalkıyoruz. Muharref olan din ile muharref olmayan din bir olabilir mi?

İslam’a bir de tarihsel kıyafetler giydirdik. Kur’an’ın tüm zamanlara ve mekanlara gönderilmiş olduğunu ne çabuk unuttuk? Kur’an’da söz edilenlerle bizim eylemlerimiz uyuşuyor mu? İslam medeniyetinden bahsedilecekse bunun merkezi Kur’an ve sünnet olmalıdır. İslam hem toplumsallığı hem de bireyselliği ifade eder. İslam şu an bizden cennet ve cehenneme değil, nasıl daha iyi bir kul olabilirim, tam bir teslimiyetle Yaradan’a kul olabilirim buna yoğunlaşmamı istiyor.

Kur’an’da birçok yerde “ya eyyühennas” (ey insanlar) tabiri geçiyor. Dünyayla insanlarla olan münasebetlerimizde de problemler yaşıyoruz. Batılılar sorun yaratıyorsa ki öyledir, biz de reaksiyon üretiyoruz hemen. Aşırı sentezci bir bakış açımız var. Hiç analitik düşünme becerilerini aklımızın ucundan dahi geçirmiyoruz. Toptancı bir bakış açısıyla meselelere çözüm üretmeye çalışıyoruz. Üretkenliği gündemimize hiç almıyoruz. Habire deli gibi tüketiyor da tüketiyoruz. Adeta batının tüketen hayvanları konumundayız sanki. Gerçi şimdilerde biraz da Çin’in. Virüs onlardan çıktı. Dünyaya yaymayı da onlar gerçekleştirdi. Şimdi de aşı da Çin’den geliyor. Ekonomik yönden Müslüman halklar ne zaman belini doğrultacak? Dünyanın gerçekleriyle de yüzleşmemiz gerekiyor. Ne aşağılık kompleksine ne de büyüklük kompleksine kapılmalıyız. Osmanlı’nın sıkıntısı Mümtaz Turhan’ın ifadesiyle Batı karşısında üstünlük kompleksine kapılmasıydı. Bunu sonradan da Batının bize fark atması üzerine aşağılık kompleksine kapılmamız izledi. Osman Nuri Çerman diye bir mebus Batıya erişebilmemiz için biz de erkek çocuklarımızı Hristiyanlar gibi sünnet ettirmekten vazgeçmeliyiz diye yasa tasarısı hazırlamış. Bereket o sırada iki Alman arkelog ülkemizde kazı çalışması esnasında kendile- rine bu konuda ne düşündükleri sorulunca “ yahu siz deli misiniz biz de daha sağlıklı olacağı için sünnet ettirmeye çalışıyoruz. Ancak Hristiyanlığın gereği olarak bunu yapamı- yoruz,” deyince bundan vazgeçmişler. Ne acayip durum değil mi değerli dostlar?

Şemsettin ÖZKAN

31.01.2021 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir