FİLİSTİN BİR SINAV KAĞIDI HER MÜ’MİN KULUN ÖNÜNDE

(Toplumsal İlişkiler 1228)

سُبْحَانَ الَّـذٖٓي اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذٖي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاؕ اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ
“O yüceler yücesi Allah ki, mûcizelerinden bir kısmını kendisine göstermek üzere, bir gece kulunu Mekke’deki Mescid-i Haram’dan alıp, bereketlerle kuşattığı Peygamberler diyarı Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürdü. Böylece, bugüne kadar elden ele taşınan tevhid sancağını devralan Son Elçi, yeryüzünde kendisini bekleyen çetin mücâdeleye hazırlanmak üzere, Rabb’inin huzurunda muhteşem mûcizelere şahit oldu ve tüm insanlığı aydınlatacak mesajlarla yeniden aranıza döndü. Hiç kuşkusuz O, 
her şeyi işiten, her şeyi gören mutlak kudret sahibidir.” (İsra/1)

Filistin… Ya da Kudüs… Veya bir başka adıyla Mescid-i Aksa. Müslümanların gözbebeği. İlk kıblemiz. Hz. ömer(r.a) ve Selahattin Eyyubi’nin emaneti. Kudüs, Selahaddin Eyyubi’nin ifadesiyle; “Nemrut’un ateşinden kurtulduktan sonra selamete erişen Hz. İbrahim gibi alem-i İslam’ın kurtuluş nişanesidir.” Ama bir o kadar da Osmanlı’nın yıkılışından sonra dertlerin en büyüğü ve kanayan yarası.  

          Üstadımız Cahit Zarifoğlu; “Filistin bir sınav kağıdı her mü’min kulun önünde” derken, tüm ümmet-i Muhammed’i sorumluluk almaya çağırıyor. Her Müslüman Hz. İbrahim’in yanında saf tutan karınca gibi tavır alması imani bir konudur. Herkes elinden ne geliyorsa yapmaya çalışmalıdır. İsrail nasıl boykot edilecekse ekonomik, siyasi, iktisadi, kültürel vb gibi her sahada bunu yapmak farzdır. Bunun lamı cimi yok.

          İsrail-Filistin arasındaki çatışmalar 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı beklenmedik saldırının ardından bir kez daha alevlendi. İsrail misilleme olarak, Hamas’ın kontrolündeki Filistin bölgesi Gazze Şeridi’ne hava saldırıları yapılması ve “tam bir abluka” uygulanması emrini verdi. Bu, kökleri 20. yüzyılın ortalarına dayanan bir çatışmanın yeni ve ölümcül bir bölümünü teşkil ediyor.

         Natasha Li ve Jean-Luc Mouniter, France24 için kaleme aldıkları yazıda, Filistin ve İsrail arasında 75 yıldır süregelen çatışmaların kısa bir tarihçesini derleyerek aktarıyor. Olaylara bir yabancı gözüyle nasıl bakılıyor bir bakalım istedim. Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyorum:

1947: Birçoğu Yahudi Soykırımından kurtulan binlerce Avrupalı Yahudi göçmen, o zamanlar İngiliz kontrolünde olan Filistin’e gitmek üzere  Exodus 1947 olarak adlandırılan bir gemiye biner. Göçmenler, “vaat edilmiş topraklara” doğru yol alırken, İngiliz donanması tarafından  durdurulurlar ve Avrupa’ya geri gönderilirler. Medyada büyük yankı uyandıran bu olay, Filistin krizinin çözümü için Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğunda bir çözümün gerekli olduğu konusunda İngiltere’nin ikna edilmesinde kritik bir rol oynar.

BM Özel Komitesi, Filistin’in yüzde 55’ini, nüfusun yüzde 35’i olan bir Yahudi devletine veren, bu devletin yanında bir Arap devletinin kurulmasını öneren ve Kudüs’ün bir kısmını da uluslararası yönetime bırakan bir paylaşım planı önerir. Filistinli temsilciler planı reddederken, Yahudi temsilciler kabul eder. BM Genel Kurulu 29 Kasım’da 33 ülkenin paylaşım lehinde, aralarında Türkiye’nin de olduğu 13 ülkenin aleyhinde ve 10 ülkenin de çekimser oy kullanmasıyla planı onaylar.

1948: İsrail’in ilk başbakanı David Ben-Gurion 14 Mayıs’ta Bağımsızlık Bildirgesi’ni kamuoyuna açıklar. Ertesi gün yürürlüğe girecek olan bildirge, Filistin üzerindeki İngiliz Mandasının sona ermesinden bir gün önce açıklanır. Araplar ve Yahudiler arasında çıkan iç savaşta BM’ye göre Yahudi devleti Filistin Mandası topraklarının yüzde 77’sinin kontrolünü ele geçirir.

Filistinliler için bu tarih, daha sonra yerlerinden edilmelerinin ve topraklarından sürülmelerinin habercisi olan “Nekbe” felaketini işaret eder.

Deir Yasin gibi köylerdeki katliam haberlerini duyan yüz binlerce Filistinli Mısır, Lübnan ve Ürdün topraklarına doğru kaçarken, Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak orduları İsrail’e saldırarak 1948 Arap-İsrail Savaşı’nı başlatır.

Arap orduları püskürtülür, ateşkes ilan edilir ve İsrail’in lehine yeni sınırlar çizilir. Ürdün, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ün, Mısır ise Gazze Şeridi’nin kontrolünü ele geçirir.

1956: Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı kamulaştırmasının ardından İkinci Arap-İsrail Savaşı ya da Süveyş Krizi yaşanır. Buna karşılık İsrail, Birleşik Krallık ve Fransa bir ittifak kurar ve İsrail Gazze Şeridi ile Sina Yarımadası’nı işgal eder. İsrail ordusu, ABD ve SSCB’nin baskısıyla sonunda askerlerini geri çeker.

1959: Yaser Arafat Gazze ve Kuveyt’te Filistin örgütü El Fetih’i kurar. Bu örgüt daha sonra Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) temel unsuru haline gelir.

1964: FKÖ kurulur.

1967: İsrail ve Arap komşuları arasındaki Üçüncü Arap-İsrail Savaşı ya da Altı Gün Savaşı, Orta Doğu haritasının büyük ölçüde yeniden çizilmesine yol açar. İsrail Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü, Gazze Şeridi’ni, Sina Yarımadası’nı ve Golan Tepeleri’ni ele geçirir.


1973: Yahudilerin Yom Kippur bayramı sırasında, 6 Ekim’de, Mısır ve Suriye orduları İsrail’e karşı saldırıya geçerek yeni bir bölgesel savaş başlatırlar. İsrail’in Arap ordularını püskürtmesiyle 19 gün sonra sona eren Yom Kippur Savaşı, her iki tarafın da ağır kayıplar vermesine, en az birkaç bin kişinin ölmesine neden olur.

1979: Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı Menahem Begin tarafından 1978 yılında imzalanan Camp David Anlaşması’nın ardından İsrail-Mısır Barış Anlaşması Washington’da imzalanır. Bu anlaşmanın şartlarına göre Mısır, Altı Gün Savaşı’ndan sonra kaybettiği Sina Yarımadası’nı geri alır. Sedat, İsrail Devleti’ni tanıyan ilk Arap lider olur.

1982: Savunma Bakanı Ariel Şaron komutasındaki İsrail birlikleri, Celile İçin Barış Operasyonu adı verilen tartışmalı bir askerî harekâtla komşu Lübnan’a girer. Operasyonun amacı, güney Lübnan’daki Filistinli gerilla üslerini yok etmektir. Ancak İsrail birlikleri Lübnan’ın başkenti Beyrut’a kadar ilerler.

Arafat liderliğindeki FKÖ’nün yenilgiye uğratılması, Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarını neredeyse tamamen savunmasız bırakır. 16-18 Eylül tarihleri arasında İsrail’le bağlantılı Lübnanlı Hıristiyan Falanjist milisler, Beyrut’taki Sabra ve Şatilla kamplarına girerek uluslararası toplumu şoke eden vahşi bir katliama imza atarlar. Kahane Komisyonu olarak bilinen bir İsrail soruşturmasına konu olan katliamlar daha sonra Şaron’un savunma bakanlığı görevine mal olur.

1987: Gazze’deki Filistin mülteci kamplarında başlayan ayaklanmalar Batı Şeria’ya sıçrayarak Birinci Filistin İntifadası’nın (Arapça’da ayaklanma) başlangıcını oluşturur. Birinci İntifada 1993 yılına kadar sürer ve 1000’den fazla Filistinlinin hayatına mal olur. İsrail’in askerî gücüne karşı koyan taş atan Filistinli göstericilerin görüntüleri Filistin mücadelesinin sembolü haline gelir.

Mısır’daki Müslüman Kardeşler ideolojisinden etkilenen Hamas da bu ayaklanma sırasında ortaya çıkar. İslamcı hareket en başından beri silahlı mücadeleyi destekler ve bir İsrail devletinin meşruiyetini açıkça reddeder.

1993: Yaser Arafat ve İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin aylar süren hummalı gizli müzakerelerin ardından Oslo Anlaşmalarını imzalar. Oslo Anlaşmaları, Batı Şeria ve Gazze’nin idari kontrolünü üstlenecek olan          Filistin Yönetimi’nin kurulmasını öngörür. Arafat ve Rabin 13 Eylül’de Beyaz Saray bahçesinde ABD Başkanı Bill Clinton’ın huzurunda tarihi bir tokalaşma gerçekleştirir. Bu olay dünya çapında 400 milyondan fazla kişi tarafından televizyondan izlenir.

1995: Rabin 4 Kasım’da Tel Aviv’de düzenlenen bir barış mitinginde aşırı sağcı bir Yahudi tarafından suikasta uğrar.

1996: Benjamin Netanyahu ilk kez başbakan seçilir.

2000: Şaron, 28 Eylül’de sağcı Likud partisinin lideri olarak Kudüs’teki El Aksa/Tapınak Dağı bölgesini ziyaret ederek Filistinlileri kışkırtır ve El Aksa İntifadası olarak da bilinen İkinci İntifada’nın fitilini ateşler. Beş yıl boyunca 3.000 Filistinli ve 1.000 İsraillinin öldürüldüğü bu savaş 2005 yılına kadar devam eder.

2001: Şaron İsrail başbakanı seçilir ve daha sonra Ramallah’taki yerleşkesinde abluka altına aldığı Arafat’la teması keser.

2002: İsrail hükümeti, İsrail’i Batı Şeria’dan ayıracak bir duvarın inşasını öngören Savunma Kalkanı Operasyonu’nu başlatır. BM Güvenlik Konseyi ilk kez İsrail ve Filistin devletlerinin bir arada var olmasından söz eder. İsrail ordusu Ramallah üzerindeki kuşatmayı kaldırır.

2004: 22 Mart’ta Hamas’ın felçli kurucu ortağı ve ruhani lideri Şeyh Ahmed Yasin bir İsrail helikopter saldırısında öldürülür. Sekiz ay sonra, 11 Kasım’da FKÖ lideri Arafat uzun süren bir hastalığın ardından Paris’teki bir hastanede hayatını kaybeder. Arafat’ın ölümü bir tartışma konusu haline gelir. Bazı uzmanlar doğal nedenlerle öldüğüne kanaat getirirken, diğerleri polonyum 210 kullanılarak zehirlenmiş olabileceği ihtimalini göz ardı etmez.

2005: Mahmud Abbas, Filistin Yönetimi’nin lideri seçilir. 38 yıllık işgalin ardından İsrail Gazze’den çekilir.

2006: 4 Ocak’ta Başbakan Şaron felç geçirir ve 2014’teki ölümüne kadar sürecek bir komaya girer. Ehud Olmert başbakanlık görevini ve Şaron’un yeni kurduğu merkez partisi Kadima’nın başkanlığını devralır.

Hamas’ın Filistin topraklarındaki yasama seçimlerini kazanması, ABD ve AB’nin Filistin hükümetine yapılan doğrudan yardımı dondurmasına neden olur.

Lübnanlı radikal İslamcı grup Hizbullah, İsrail’e roket saldırıları düzenler ve iki İsrail askerini esir alır. İsrail güç kullanarak misilleme yapar ve başta Lübnanlılar olmak üzere çok sayıda sivil ölür. İsrail’de yaygın bir şekilde başarısızlık olarak görülen savaş, Olmert’e yönelik istifa çağrılarının artmasına yol açar.

2007: Hamas ve El Fetih güçleri arasında aylarca süren çatışmaların ardından Hamas, Gazze’nin kontrolünü ele geçirir.

2008: 27 Aralık’ta İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Gazze’ye sürpriz bir saldırı düzenleyerek bir günde 200’den fazla kişinin ölümüne yol açar. Kısa bir süre sonra İsrail Ordusu, Gazze’ye iki hafta süren bir kara harekâtı düzenler. Bir BM raporu, çatışma sırasında hem İsrail’in hem de Hamas’ın savaş suçu işlediği sonucuna varır.

2009: 18 Ocak’ta İsrail ve Hamas tek taraflı ateşkes ilan ederek, 1.300’den fazla Filistinlinin yanı sıra 13 İsraillinin ölümüne neden olan 22 günlük savaşı sona erdirir.

2011: 27 Mart’ta İsrail, Gazze’den düzenli olarak atılan kısa menzilli roketleri engellemesini sağlayan Demir Kubbe adlı roket savar füze savunma sistemini devreye sokar.

2012: İsrail güçleri 14 Kasım’da Hamas’ın üst düzey komutanı Ahmed al-Jaabari’yi bir hava saldırısı ile öldürür ve Hamas’ın Kudüs’e ilk kez roket atarak misilleme yaptığı sekiz günlük bir harekât boyunca daha  fazla saldırı gerçekleştirir. 130’dan fazla Filistinlinin yanı sıra beş İsrailli de hayatını kaybeder.

2014: Haziran ayında üç İsrailli genç Batı Şeria’nın El Halil kenti yakınlarında kaçırılır ve öldürülür. İsrailli yetkililer olaydan Hamas’ı sorumlu tutar ve 8 Temmuz’da Gazze’ye çok sayıda hava saldırısı düzenleyerek yedi hafta boyunca Hamas’la karşılıklı roket atışları yapılmasına neden olur. İsrail’in füze saldırıları Gazze’de 2.200’den fazla Filistinlinin ölümüne neden olur.

2018: 30 Mart’ta on binlerce Filistinli, İsrail’in Gazze Şeridi’ne uyguladığı ablukayı protesto etmek için İsrail sınırı yakınlarında toplanır. Gösteriler birkaç ay boyunca devam eder. BM İnsan Hakları Konseyi tarafından görevlendirilen Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komis- yonu’na göre, Mart sonu ile Aralık 2018 sonu arasında bu protestolar sırasında en az 189 Filistinli öldürülür ve 6.000’den fazla kişi yaralanır.

2021: Filistinli cemaat, haftalardır tırmanan gerginliğin ardından Mayıs ayında Kudüs’teki Mescid-i Aksa yerleşkesinde İsrail polisiyle çatışır. Hamas, İsrail güçlerinin yerleşkeden çekilmesini talep ettikten sonra İsrail’e roket yağdırır. İsrail’in Gazze’ye hava saldırılarıyla karşılık vermesi, 200’den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan 11 günlük bir çatışmayı tetikler.

2022: İsrail 5 Ağustos’ta Gazze’ye hava saldırısı düzenleyerek İslami Cihad grubunun üst düzey bir militanını öldürür ve Filistin bölgesinden misilleme roket ateşi açılmasına neden olur. Bunu takip eden üç günlük çatışmalarda en az 40 Filistinli hayatını kaybeder.

2023: İsrail güçleri 26 Ocak’ta işgal altındaki Batı Şeria’nın sorunlu bir kasabasına düzenledikleri baskında dokuz Filistinli İslami Cihad mensubu silahlı kişiyi ve sivilleri öldürür. Filistinli militanların iki roket atarak karşılık vermesi İsrail’in misillemesini tetikler. Olayda başka can kaybının olmadığı bildirilir.

7 Ekim’de Hamas, İsrail’e eşi benzeri görülmemiş, çok yönlü bir sürpriz saldırı düzenler ve savaşçıları hava, kara ve deniz yoluyla birçok noktadan ağır tahkimatlı Gazze sınırına sızar. İsrail güçleri Gazze’ye hava saldırıları düzenleyerek ve sınıra askeri takviye yaparak karşılık verir.”

(Bu yazı ilk kez 18 Ekim 2023’te yayımlanmıştır. Natasha Li ve Jean-Luc Mounier’in France24 haber sitesinde yayınlanan “From 1947 to 2023: Retracing the complex, tragic Israeli-Palestinian conflict” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.france24.com/en/middle-east/20231011-from-1947-to-2023-retracing-the-complex-and-tragic-israeli-palestinian-conflict)

            Bir yabancı gözüyle 1947-2023 Filistin’in adım adım işgali böyle gerçekleşmiş. Hastaneleri, okulları,ambulansları hasılı çocukları, kadınları katledilen kardeşlerimize yardım etmeyeceğiz de ne yapacağız? Onlara bunları reva görenlerin mallarını almaya devam mı edeceğiz? Sevgili Peygamberimizin Hayber’in fethinde izlediği yol bize rehber olmalıdır en azından.   Yiyecek içeceklerini stoklayıp tahkim edilmiş kalelerine çekilen Yahudileri nasıl dışarı çıkarttığını biliyoruz. Geçim kaynaklarına yani ekonomilerine zarar vererek.

           Asıl sorun bu siyonist zihniyetin kendilerini insan, kendilerinden başkasını hayvan görmesinden, kaynaklanıyor. Bunu dini bir görev gibi yapıyorlar. Esas mesele sadece Müslüman- Yahudi meselesi de değil. İnsanlık sorunu haline geldi bu orantısız güç kullanmaları. İçeride Netanyahu hükümetine hukuk alanında geçirmeye çalıştığı yasalar yüzünden yoğun pretosto ile karşılaşması çıkış yolunu Gazze’ye saldırmakla buldu. Artık bu insanlıktan çıkmış güruhun anlayacağı sadece güç kullanma ve ekonomik ambargo kalmıştır.

          Bizim de önümüzde sadece şu kaldı; “Filistin bir sınav kağıdı her mü’min kulun önünde.” Bir mü’min bir kötülük görürse eliyle değiştirmeli, eliyle değiştiremezse diliyle, diliyle de değiştiremiyorsa kalbi ile buğzetmelidir.

Şemsettin ÖZKAN

06.11.2023 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-fikirturu.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.