EY GÖNÜL NE TUHAF DEĞİL Mİ BİR ÖMÜR ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKIN BİR SEVGİLİYİ ARAMAKLA GEÇİYOR

(Toplumsal ilişkiler 999)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهٖ
نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرٖيدِ
Şu kesin bir gerçektir ki, insanı elbette Biz yarattık ve (her an) nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu (ve içinden neler geçirip durduğunu dahi) biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız. (Bütün organlarını, organizmalarını, hücre yapılarını ve hayat sırrını her an Biz yaratıp yararlandırmaktayız.)” (Kaf/16)

Hz. Mevlana’nın; “ey gönül ne tuhaf değil mi? Bir ömür şah damarından daha yakın bir sevgiliyi aramakla geçiyor” sözü size bir fikir veriyor mu O sevgili hakkında? Kimdir O sevgili? Bir kadın mı bir erkek mi? Hayır, hayır değil onlar. O sevgili elbette ki, yüce Allah’tır.

Bakmayın siz insanların Leyla’yı Mecnun’u arar gibi göründüklerine. Aslında aradıkları sevgililer sevgilisi Vedud, (çok seven çok sevilen) Allah(c.c)’tan başka bir varlık değildir.

İnsan zor zamanlarında ne hikmetse Allah aklına geliveriyor. Deprem, hastalık, çaresizlik anlarında olduğu gibi.

Pekala insan o zaman neyi arıyor? Yüzde yüz Mevla’yı arıyor. Mecnun Leyla’yı ararken Mevla’yı bulmadı mı? Züleyha Hz. Yusuf’u bulduğunda aslında Allah’ı bulmadı mı? Bunun örnekleri o kadar çok ki, anlayacağınız değerli dostlar, bütün yollar Mevla’ya çıkıyor.

Hz. Mevlana; “hayat Leyla’yla geçer ama gönül Mevla’yı seçer. Leyla belki bırakıp gider ama ne biz Mevla’dan ne de o bizden vazgeçer” derken insanın yazgısını anlatır. İnsan görünürde Leyla ile yaşarken aslında Rabbine meyillidir. Eninde sonunda Mevla’sına kavuşur insanoğlu. Bir şekilde Mevla’sını bulur dikey gelemezse yatay gelir yeşil örtülü tabutlara sarınarak gelir ama mutlaka gelir. Çünkü son durak O’dur. Başka kapı yoktur. Kalpler de ancak O’nu anmakla tatmin olur.

Aradığımız öyle sanıldığı gibi çok çok uzaklarda olan bir varlık değil. Çok yakın öyle ki, şahdamarımızdan daha yakın. Buradan çok rahatlıkla anlıyoruz ki, yüce Yaratan insana, insanın kendisinden çok çok daha yakındır. Bunun lamı cimi yok. Koskoca ömrünü insan aslında o çok yakın olanı kendinden uzaktaymış gibi bir algıya gelerek tüketiyor. İllüzyonist baskılara (nefs, şeytan vb. Şeylere) boyun eğerek o büyük fotoğrafı görmüyor, göremiyor işte. Çünkü hayatımızı “çok yakın çok uzak” olarak dizayn etmişiz yanılsamalarla. O bize çok yakın, biz ise bu yakın oluşu anlamakta güçlük çıkardığımız için meseleye çok uzak kalıyoruz maalesef.

(Not: Çok Yakın, Çok Yakın derken bu adla çevrilmiş İran’lı yönetmen Reza Mirkarimi’nin o güzel filmini de, bir vesileyle seyretmenizi öneririm. Harika bir film…)

Şemsettin ÖZKAN

21.03.2023 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir