(Toplumsal İlişkiler 340)
“Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca: “Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesinler (ezip çiğnemesinler) ” diyerek (uyarıvermişti).” (Neml/18)
Cahit Zarifoğlu; “eğer hayvanlar kendi aralarında konuşuyorlarsa kimbilir neler söylüyorlar insanoğlu için?” derken, insanın hayret ve şaşkınlığa neden olan binlerce davranışına atıfta bulunur.
Düşünün yaptığınız her hareketi taaccüple karşılayan bir kedinin bir köpeğin bir eşeğin bir horozun hallerini. Neler geçiriyorlar acaba akıllarından? Dile gelmiş olsalar hakkımızda neler söylerler acaba?
Karnı aç olmadığında, hiçbir canlıya zarar vermeyen o dilsiz mahluklar, tok olduğunda insanın yaptığı caniliklere ve en tehlikeli varlıklar olduğumuza, ne diyorlar acaba? Hiç onların mahkemesinde yargılanmayı düşünüyor musun insanoğlu? İnanın sizin sofranıza oturulmaz. Eğer yaptıklarınızı size lisanı hal ile anlatsınlar, insanlığınızdan zerre eser kalmaz.
Bir atom bombasıyla milyonlarca canın telef olmasını, kendi öz çocuğunun ırzına geçmesini, işkencelerinizi, şerefsizliklerinizi, karaktersizliklerinizi, adaletsizliklerinizi, sahillere vuran küçücük cansız Aylan bebekleri görsün o dilsiz lamalar yüzünüze tükürür. Eşek en güçlü tekmesini size atar. Köpek ısırır kedi çırmalar.
Neden? Çünkü insan olmanın gereklerini yerine getirmiyorsun da ondan. Senden beklenen insana yakışır davranışlar sergilemendir. Sana yakışan “biz insanı en güzel şekilde yarattık” diyen Rabbimizin tarifine uygun bir rota çizmendir. Boz bulanık sularda dolaşmamandır. Sevgiyi saygıyı hayatının vazgeçilmez unsuru yaparak, yeryüzünde halife olduğunun bilinciyle hareket etmendir.
Evet biliyoruz senin de zaafların var, artılarının yanısıra eksilerin de var, ama sen iradenle yaratıldın. Hemen eksileri artıya tahvil edebilme, çevirebilme yeteneğin var.
Yaralı kuşun bir dervişi kanadını kırdığı gerekçesiyle Hz. Süleyman’a (a.s) şikayete geldiği o meşhur hikayeyi sanırım bilirsiniz. Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır. Ve ona sorar;
“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur;
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”
Kuş’un kendisini savunması Hz. Süleyman’ı da şaşırtır;
“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister. “Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder. Yaralı kuş o anda; “Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hz. Süleyman. Kuş sebebini şöyle açıklar;
“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar… Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”
Şemsettin ÖZKAN
07.05.2021 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-yenicaggazetesi.com (Ahmet Takan, “Bir Kuşun Hikayesi” yazısından alıntı)
İnsanca yaşamak, pek çok insan için zor zanaat be üstadım. Allah ım insanlığını kaybetmişlerden eylemesin.Amin