BÜLBÜL GÜLE, GÜL BÜLBÜLE YAR OLMADI GİTTİ

(Toplumsal İlişkiler 66)


فَاِذَا انْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِۚ
“Sonra gök yarılarak yağ gibi eriyip (kırmızı) bir gül olduğu zaman (neler olacak neler!)”  (Rahman/37)

Edebiyatımızda gül bülbül ilişkisini anlatan o kadar çok beyit ve hikâye vardır ki, anlat anlat bitmez. Niyazi bir beytinde şöyle der:

“Gül müdür, bülbül müdür şol zar u efgan eyleyen?

Ten midir, ya dil midir, hem Arş’ı seyran eyleyen?”

        Divan şiirinde gül, mecazî olarak “sevgili” anlamında kullanılmıştır. Gül-bülbül aşkı dillere destan olmuştur. Gül, bülbülün sevgilisidir.  Bülbülle gül hiçbir zaman bir araya gelemez. Çünkü gül bülbüle karşılık vermez, hatta bülbülün feryat etmesinin nedeni, gülden karşılık bulamadığı için. La Edri bunu şöyle dile getirir:

“Gel gül dedi bülbül güle, gül gülmedi gitti
Gül bülbüle, bülbül güle yâr olmadı gitti.”

         Gerçekten de hazin bir tablo. Ya yanık sesiyle sazının tellerine “Seherde ağlayan bülbül / Sen ağlama ben ağlayım” diyen Âşık Veysel’e ne demeli? Ya Yunus Emre’nin o güzelim ilahisine ne demeli?

İsmi sübhan virdin mi var?
Bahçelerde yurdun mu var?
Bencileyin derdin mi var?
Garip garip ötme bülbül

Ötme bülbül ötme bülbül
Derdi derde katma bülbül
Benim derdim bana yeter,
Bir de sen dert etme bülbül.

Bilirim âşıksın güle
Gülün hâlinden kim bile.
Bahçedeki gonca güle
Dolaşıp söz atma bülbül.

Ötme bülbül ötme bülbül
Derdi derde katma bülbül
Benim derdim bana yeter,
Bir de sen dert etme bülbül.

Bilirim âşıksın verde,
Cünûnun var gâyet serde.
Şu sînemde olan derde
Bir de sen dert katma bülbül.

Ötme bülbül ötme bülbül
Derdi derde katma bülbül
Benim derdim bana yeter,
Bir de sen dert etme bülbül.

Pervâz olup uçar mısın,
Deniz deryâ geçer misin?
Bencileyin nâ-çâr mısın?
Sen de hâlin söyle bülbül.

Ötme bülbül ötme bülbül
Derdi derde katma bülbül
Benim derdim bana yeter,
Bir de sen dert etme bülbül.

A bülbülüm uslu musun,
Kafeslerde besli misin?
Bencileyin yaslı mısın?
Garip garip ötme bülbül.

Ötme bülbül ötme bülbül
Derdi derde katma bülbül
Benim derdim bana yeter,
Bir de sen dert etme bülbül.

Yunus vücûdun pâk derken,
Cihanda mislin yok derken,
Seher vakti “hakk hakk” derken
Bizi de unutma bülbül.

Ötme bülbül ötme bülbül
Derdi derde katma bülbül
Benim derdim bana yeter,
Bir de sen dert etme bülbül

           Bülbül-gül ve dert. Bu dert aşk derdi, özlem derdidir. Kavuşmak için çırpınış ve çağlar boyu bitmez bir serenat, yani sevgilinin kapısında sabahlara kadar süren konserdir. 

          Halk şiirimizde de gül bülbülün nazlı yâridir. Bülbül güle kavuşamamaktan ötürü perişan olmuştur. Tükenmek bilmeyen feryat ve figanlar içindedir. Gülün feryadını duyanlar da onu yalnız bırakmaz, birlikte ağlarlar:

“Dostlar gücenir diye can atar gül atamam, Her gülün yaprağında bin bülbül kanı vardır,” derler. Geçmişten günümüze, hemen her halk ozanının bülbül ve gül üzerine demesi, kendi aşkıyla onların aşkını mukayese edişi, dersler çıkarışı kendine ve dinleyenlere teselli verişi vardır. Burada diken ise âşığın rakibidir. Ancak gül ile diken iyilik ile kötülük kolay ile zor, dost ile düşman siyah ve beyaz, gece ve gündüz vb. zıtlıkların örneğidir.

        Türkülerimize hiç girmeyeyim, o kadar çok bülbül konulu türkü var ki, hangisini söyleyeyim?

“Bülbül ne ötersin virandır bağın.” (Tokat/Veli Aydın)

“Gitme bülbül gitme bahar erişti.” (Konya/Çopur Ahmet)

“Bülbülün kanadı sarı” diye başlayan (Diyarbakır/Yozgat) türküleri say say bitiremezsin.

       Durum batı edebiyatında da farklı değildir. Oscar Wilde’ın “The Nightingale and the Rose” adlı hikâyesinde elindeki gülüyle duran delikanlıyı gören kız hiç oralı olmaz. Çünkü başka bir delikanlı ona mücevherler göndermiştir. Delikanlı kırmızı gülü öfkeyle yere fırlatır. Yerdeki gülün üzerinden de bir otomobil tekeri geçer. Gül aynı zamanda Hz. İsa’nın kanını sembolize ettiği için kilise ve manastırlarda en çok resmedilen çiçek olmuştur. Ayrıca Hz. Meryem’e “dikensiz gül” adı verilmiştir. Ortaçağ ve Rönesans boyunca Avrupa’da depresyonun en etkili ilacı olarak gül kullanılmıştır.

           Herkesin bildiği gibi sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) sembolü de güldür. Onun teri bile gül kokardı. Birini uğurlarken güle güle deriz. Yani güle doğru, Hz. Muhammed’e doğru git deriz. Yoldaşınız “Hz. Muhammed (s.a.v) olsun demektir bu. Hâsılı diyeceğim o ki, gerek şarkta gerek garpta gül ve bülbülün hikâyesi asla bitmez. Ama ne olursa olsun her daim sizin yoldaşınız gül kokulu Muhammed (s.a.v) olsun. Allahümme salli ala seyyidina Muhammed…

Şemsettin ÖZKAN

   27.06.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-istanbulgazetesi.com.tr (Ahmet Özdemir 26 Mart 2018 tarihli yazısı)

4-turkudostlari.net

BÜLBÜL GÜLE, GÜL BÜLBÜLE YAR OLMADI GİTTİ” için 1 yorum

  1. “Aşk” öyle bir şey ki, gülü dikeniyle avuçlamaktır, ama tek şartla kanayan ellerinin hesabını gülden sormayacaksın arkadaş…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir