BU DÜNYA HZ FATIMA’NIN “HÜZNÜM GÜNDÜZE DÖKÜLSE GECE OLURDU” DEDİĞİ FANİ DÜNYADIR

(Toplumsal İlişkiler 1206)

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِؕ وَبَشِّرِ الصَّابِرٖينَۙ
“Andolsun ki, sizi bazen çetin korkularla, bazen açlık ve yoksullukla, bazen de servetinizi, sağlığınızı ve ürünlerinizi elinizden alarak imtihân edeceğim. Sabredenleri müjdele!” (Bakara/167)

Fani, yani birgün bitecek bu dünyanın yükü, insana ağır gelmez mi? Geçici olarak iskan edilen bu dünya; dertlerin, sıkıntıların tam merkezinde yer almıyor mu?

            Bu dünya Hz. Fatıma annemizin; “hüznüm gündüze dökülse, gece olurdu” dediği, fani dünyadır. Dünya o denli insanı yıpratır ki, hüzün insanı kuşattığında gündüzler bile gece gibi karanlık olur. Zira dertlerin zamanı da gecedir. Gece gibi karanlık ve kasvetlidir kederler, sıkıntılar ve dünyanın elemleri. İnsanı tabiri caizse bir kaşık suda boğar o hüzünler.

            Bu hüzünlerin küçüğü büyüğü de olmaz. Bazen yer kaplamayan küçücük bir hüzün dahi kifayet eder insanı perişan etmeye. Bazen o hüzünlerin kökeninde öyle günahlar vardır ki, insanı can-ü gönülden pişmanlığa, nedamete ve tevbeye sürükleyiverir tıpkı aşağıda geçen hikayede olduğu gibi hüzünler gündüze dökülür gece olur.

            Ebu Bekir es-Sufi, Mansur bin Ammar’ın şöyle dediğini aktardı: “Bir gece vakti, sabah olduğunu zannederek dışarı çıktım. Bir de baktım ki geceymiş. Hal böyle olunca küçük bir kapının önünde oturdum. O esnada genç bir ses duydum, ağlıyor ve şöyle diyordu: “İzzetine ve celaline yemin olsun ki sana isyan etmek veya sana muhalefet etmek istemedim. Kendimi öylece günah işliyorken buldum. Oysa ben senin vereceğin cezadan habersiz değildim. Senin azabından yüzümü çevirmiş de değildim. Senin görüyor olduğun gerçeğini de küçümsemedim. Ancak nefsim bana süslü gösterdi, bedbahtlığım bana üstün geldi. Gözüme çekilmiş olan perdem beni aldattı. Şimdi senin azabından beni kim kurtaracak? Sen ipini benden koparırsan, kimin ipine sarılacağım?

           Ah Allah’a masiyetle harcanmış günlerime olan hüznüm! Ah! Yazıklar olsun bana! Ne kadar tövbe edeyim? Kaç kere Allah’a yöneleyim? Artık geldi Rabb’imden utanma vaktim!” Mansur dedi ki: “Onun bu sözlerini duyunca dedim ki: ‘Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden koruyun.” (Tahrim/6) Sonra şiddetli bir ses ve haykırış duydum ve ihtiyaç gidermek için ayrıldım. Sabah olunca geri döndüm. Bir de baktım ki o kapının önünde bir tabut ve yaşlı bir kadın var. Yanıma gelince dedim ki: “Bu sana ait olan cenaze kimin? Dedi ki: “Bu benim oğlumdur. Geçen bize bir adam geldi, Allah hayırdan uzak etsin ve içinde cehennemin zikredildiği bir ayet okudu. Bunun üzerine oğlum sürekli ağladı ve feryat etti. En sonunda da vefat etti.” Mansur dedi ki: “İşte Ey İbni Ammar! Allah’tan korkanların hâli budur.” (Ebu Nuaym el-İsfehani, “Hilyetu’l-evliya” (15241)

Şemsettin ÖZKAN

15.10.2023 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-1000kitap.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.