BİR VARMIŞLA BAŞLAYIP BİR YOKMUŞLA BİTEN BU DÜNYADA HEPİMİZ BİR MASALIZ

(Toplumsal İlişkiler 210)


وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌۜ وَلَلدَّارُ الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ
Bu dünya hayatı,âhirete nazaran bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Oysa âhiret yurdu, kötülüklerden titizlikle sakınıp güzelliklere, iyiliklere ulaşmak için çabalayan o takvâ sahipleri için elbette daha hayırlıdır; hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” (Enam/32)

Martin Lindsay; “dünya bir terzi dükkanıdır, ölçüyü veren gider,” der. Hasan Basri’de (Rh.a) der ki: “Mü’min kişinin şu üç hususu unutması yakışık almaz: ‘Dünyayı, dünya nimetlerinin geçiciliğini ve ölümü.” Gerçekten şu dünya hayatı göz açıp kapayıncaya kadar çarçabuk geçiverir. Şu nimetlerin hiçbiri kalıcı değildir. Ölüm ergeç her faninin kapısını çalar. Dünya hayatı gelip geçicidir. Hz. Mevlana’nın şu sözünü de her daim anarım: “Dünya süslü bir geline benzer. Her önüne gelene göz kırpar ama kimseyle evlenmez.”

Yukarıda geçen ayeti Tefhimü’l Kur’an müellifi şöyle açıklıyor: Bu, dünya hayatının gerçek dışı, boşuna ve ciddî hiçbir amaç taşımadan yalnızca bir oyun ve eğlence olduğu anlamına gelmez. Demek istenen; sonsuz ahiret hayatına oranla geçici dünya hayatının, kişinin dinlendikten sonra yeniden döndüğü ciddi bir iş arasında verilen dinlenme ve eğlence gibi olduğudur.

Bunun yanısıra, burada sağ duyudan ve doğru görüşten yoksun kişileri yanlış anlayışlara itebilecek ve hayatı yalnızca oyun ve eğlenceden, oyalanmadan ibaret sayılabilecek şekilde yanlış kanaatlere götürebilecek pek çok aldatıcı görünümler bulunduğundan dünya hayatı oyun, eğlence ve oyalanmaya benzetilmiştir. Sözgelimi, dünya hayatında bir hükümdarın rolü; sahnede kral rolü oynayan, taç giyip gerçek bir kralın emirleri gibi uyulması gereken emirler veren, gerçekteyse bir kralın hiçbir gücüne sahip olmayıp, rejisörün emriyle tahtından indirilen, hapsedilen ve öldürülen bir aktörünkünden hiç de farklı değildir. Çevremizde gece gündüz dünya sahnesinde bu türde çok sayıda oyun sergilenmektedir. Bir ‘aziz’ veya bir ‘tanrıça’nın ihtiyaçlarının giderildiği bir ‘saray’ı vardır, oysa gerçekte bu sarayın hiçbir gücü yoktur. Sonra, bir başka aktör, hiç kimse bu tür bilgiye sahip değilken, gayb ve gelecekle ilgili kehanette bulunur. Yine bir başkası, kendi dışındakileri besler pozu takınır, gerçekteyse kendisi başkaları tarafından beslenmeye muhtaçtır.

Yine bir diğeri daha vardır ki, sanki başkalarına onur ve yarar ya da zarar ve leke verme gücüne sahipmiş gibi, çevresindeki herşeyin mutlak hakimi benim dercesine kibirli davranır; oysa kendisi güçsüz ve zavalı bir biçaredir. Şans rüzgârı dönüverdi mi, yüksek ululanma basamaklarından en derin aşağılık çukurlarına yuvarlanıp gider. O kadar ki bir despot olarak üzerlerine hükmetiği insanların ayakları dibine düşer. Hayat sahnesinde sergilenen tüm bu oyunlar ölümle birden kesiliverir. Sonra, bir başka dünyaya geçer ve herşeyi gerçek rengiyle görür. O zaman dünya hayatında varılan tüm yanlış anlayışlar giderilecek ve herkese ölümden sonraki hayat için kazandığının gerçek değeri gösterilecektir.

Gerdaniye makamında Ahmet Hatipoğlu tarafından bestelenen ilahi de Yunus Emre şöyle seslenir:

Bilirim seni yalan dünyasın,

Evliyaları alan dünyasın,

Kaçan kurtulmaz senin elinden,

Demir kafesleri kıran dünyasın.

Sevdiğimi aldın beni ağlattın,

Dönüp gülerek bakan dünyasın.

Süleyman tahtın sen viran kıldın,

Masumlar boynun büken dünyasın.

Felek değirmen çarh  urur döner,

Onun suyunu savan dünyasın.

Yûnus hep semâ edip çarh urur,

Bizim çarhımız bozan dünyasın.

Şemsettin ÖZKAN

30.12.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-sevdalara.net

4-notaarsivleri.com

BİR VARMIŞLA BAŞLAYIP BİR YOKMUŞLA BİTEN BU DÜNYADA HEPİMİZ BİR MASALIZ” için 1 yorum

Hüsamettin Akbilek için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.