(Toplumsal İlişkiler 196)
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُص۪يبُوا قَوْماً بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِم۪ينَ
“Siz ey imana ermiş olanlar! Yoldan çıkmışın biri size [yalan] bir haber getirirse, muhakemenizi kullanın; yoksa istemeden insanları incitir ve sonra yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız. (Hucurat/6)
Rahmetli Cahit Zarifoğlu derdi ki; Üstadım dedim: “Bayrama ne alayım?”Dedi: “Birkaç piri faniden gönül, birkaç çocuktan gülücük, alabilirsen birkaç fakirden de dua al!” Ne kadar güzel ve kalender bir insanın sözcüğü değil mi dostlar? Gönül al, gülücük al ve dua al! Herbiri insanın gönlüne hitap etmeye dair ifadeler. Gönül al ama gönül yıkma! İnsanın bayramını zehir etme, güzel sözler söyle. Allah’ın gönül kabesini yıkma! Benim derdim bana yeter bir dertte sen katma!
Sevgi sözcükleri fısılda bana, küskünlükleri ortadan kaldır! Nebi’nin çağrısına uy ve sevdiğin kişiye açıkça “seni seviyorum” de! Hz. Mevlana’ya kulak ver hiç olmazsa;“Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bari bir gönül yıkılmasın dilinden.”
İnsan ne çekerse dilinden çeker. “Kalp denizdir dil de kıyı. Denizde ne varsa kıyıya o vurur, diyen Hz. Mevlana kalp ve dil ilişkisine dikkat çeker. Dil yarası o kadar kötüdür ki, bir kere insana dokundu mu çıksa bile iz bırakır.
Bir zamanlar çok çabuk öfkelenen ve bu yüzden hiç arkadaş edinemeyen küçük bir oğlan varmış. Babası ona bir kese dolusu çivi vermiş ve her öfkelendiğinde, bahçe kapısına bir çivi çakması gerektiğini söylemiş. Oğlan daha ilk gün kapıya 37 çivi çakmış.
İlerleyen haftalarda, öfkesini kontrol etmeyi öğrendikçe, kapıya çaktığı çivilerin sayısı da her geçen gün azalmış. Gün gelmiş, öfkesini kontrol etmenin kapıya çivi çakmaktan daha kolay olduğu keşfetmiş. Ve bir gün çocuk, öfkesine hiç yenilmemeyi öğrenmiş. Koşup babasına durumu anlatmış ve babası bu kez ona, öfkesine her hâkim olduğunda kapıdan bir çiviyi söküp çıkarmasını söylemiş. Günler geçmiş ve oğlan gelip babasına tüm çivilerin söküldüğünü anlatmış. Babası onu elinden tutup, bahçe kapısının yanına getirmiş ve şöyle demiş:
“Aferin oğlum, çok şey başardın; ama bir bak, kapının üstü delik deşik oldu. Bu kapı asla eskisi gibi olmayacak. Öfkeyle söylediğin sözler, tıpkı bunlar gibi izler bırakır. İnsana bıçak saplayıp, sonra çekip çıkarabilirsin ama üst üste ne kadar özür dilersen de yara hala oradadır. Dil yarası da fiziksel bir yara kadar kötüdür. Aslında arkadaşlar nadir bulunan mücevherlerdir. Seni gülümsetir ve başarılı olman için seni teşvik ederler. Sana kulak verirler ve her zaman kalplerini sana açık tutmak isterler.”
Bizim Yunus Emre gönül yıkmanın insandan neler götürdüğünü ve gönül yapmanın da insana neler getirdiğini şiirlerinde sık sık dile getirir:
Bir
kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş
iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir
gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır
ettin ise
Binde bir ise az değil
Yol
odur ki doğru vara
Göz odur ki Hak’kı göre
Er odur
alçakta dura
Yüceden bakan göz değil
Erden
sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli
kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
Yunus
bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka matahların
satar
Yükü gevherdir tuz değil
Şemsettin ÖZKAN
16.12.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-bilgelikhikayeleri.com
4-siiredebiyatı.com