BANA ÇAĞDIŞI DİYORLARMIŞ NE BÜYÜK ONUR BEN BU ÇAĞIN DIŞINDA KALMAYAYIM DA İÇİNDE Mİ BOĞULAYIM

(Toplumsal İlişkiler 623)

وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَٓاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هٰذَٓاۙ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاطٖيرُ الْاَوَّلٖينَ
Onlara ayetlerimiz tebliğ edilerek okunduğunda, “Tamam, duyduk!” diyorlardı, “İstesek biz de buna benzer hikayeler uydurabilir, doğruyu-eğriyi belirleyen değerler oluşturabilir, Kur’an’la boy ölçüşebilecek güzel sözler söyleyebiliriz. Çünkü bu okuduğun ayetler, öncekilerin efsâne ve masallarından başka bir şey değildir.” (Enfal/31)

Çağdaş insan deyince aynı çağda olanlara, yaşayanlara, yer alanlara, geçenlere demiyorlar mı? Ya çağdışı insan deyince ne anlaşılıyor? Davranış ve düşünceleri içinde bulunduğu çağa uymayan, köhne çağın gerisinde kalan demek oluyor.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek; “bana çağdışı diyorlarmış. Ne büyük onur. Ben bu çağın dışında kalmayayım da içinde mi boğulayım?” derken ne demek istiyor? Gerçekte o bir aydın, şair ve yazar. Sultanü’ş-şüera (şairler sultanı) ünvanını almış bir kişi. Şiirleri sağda solda, her yerde beğenilerek okunuyor. Hatta gençlik yıllarında Paris’te de bulunmuş. Gerçi o yıllarına bohem hayatı diyor üstad. Kumara da mübtela olmuş. O yıllarda üstad çağdaş olarak nitelendiriliyor.

Gelin görün ki, üstad bohem hayatından Ahmed Arvasi’yi tanımasıyla uzaklaşıp İslam’a yöneliyor. Bu yüzden aşağıdaki o muazzam şiirini yazıyor;

Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum

Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum

Diyorlar Bana, kalsın şiirde sözde yerde?
Sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde.

Anladım işi; San’at Allah’ı (celle celaluhu) aramakmış?
Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.

Zehirle pişmiş aşı yemeye kimler gelir?
Dilsizce, yalnız Allah (celle celaluhu) demeye kimler gelir?

Seni aramam için beni uzağa attın?
Alemi benim? beni Kendin için yarattın.

Tel tel iplik iplikte dikseler ağzımı?
Tek ses duysalar;Allah (celle celaluhu) yoklayanlar nabzımı.

Tutuşturanlar, lûgat kitabını elime?
Bilsin; Allah ‘tan (celle celaluhu) başka bilmiyorum kelime.

Ellerime uzanan dudakları tepeyim?
Allah (celle celaluhu) diyen gel seni ayağından öpeyim.

Ne var ki pazarlığa girişecek ecelle?
sermayem tek kelime Allah(celle celaluhu) Azze ve Celle.

Güzel Allah’ım (celle celaluhu)? Senden ne gelecekse gelsin?
Sen ki Rahmetinle de Kahrınla da güzelsin.

Neye yaklaşsam? sonu uzaklık ve kırgınlık?
Anla ki yok, Allah’tan (celle celaluhu) başkasıyla yakınlık.

Kudret O’nun, gayrında ne mecal var ne tüvan?
Alim ilmine yansın, pazusuna pehlivan.

Rabbim? Rabbim? bu işin bildim neymiş Türkçesi?
Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi.

Neye baksam aynı şey neyi görsem aynı şey?
Olan Sensin, hey gidi hakikat Sultanı hey.

Bu yük Senden Allah’ım (celle celaluhu)? çekeceğim naçarım?
Senden Sana sığınır? Senden Sana kaçarım.

Sana şah damarından daha da yakın Allah(celle celaluhu)?
Günah mı dedin? Ondan uzağa düşmek günah.

Göz kaptırdığım renkten? kulak verdiğim sesten?
Affet Allah’ım (celle celaluhu)Senden habersiz aldığım her nefesten.

Allah(celle celaluhu) dostunu gördüm bundan altı yıl evvel?
Bir akşamdı ki? zaman donacak kadar güzel?

Bana yakan gözlerle bir kerecik baktınız?
Ruhuma? büyük temel çivisi çaktınız.

Düşünüyorum O’ndan evvel zaman varmıydı?
Hakikatler boşluğa bakan aynalar mıydı?

O Allah’ın (celle celaluhu) emriyle Kâinat Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem)?
Varlığın tacı? varlık nurunun ta kendisi.

Müjdecim? kurtarıcım? Efendim? Peygamberim?
Sana uymayan ölçü hayat olsa teperim.

Gözüm? aklım? fikrim var deme? hepsini öldür?
Sana göl gibi gelen? O göl diyorsa göldür.

O yüz? her hattı tevhid kaleminden bir satır?
O yüz ki göz değince Allah’ı (celle celaluhu) hatırlatır.

Sual: Ey veli? insan nasıl olmalı söyle?
Cevap: son anda nasıl olacaksa? hep öyle.

Biri aşk? biri nefret? bizim kanadımız çift?
Ateş saçmalı ki Nûr? erisin kapkara zift.

Büyük Randevu? bilsem nerede saat kaçta?
Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta.
Hasis sarraf? kendine bir başka kese diktir?
mezarda geçer akça? neyse onu biriktir.

Dostlarım ev? eşyamdı? birbir gitti diyorum?
Artık boş odalarda ölümü bekliyorum.

Bu dünyada renk? nakış? lezzet? ne varsa küsüm?
Gözümde son marifet? Azrail’e (A.S.) tebessüm.

Ölüm ölene bayram? bayrama sevinmek var?
Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var.

O demde ki perdeler kalkar? perdeler iner?
Azrail’e (A.S.) “hoş geldin” diyebilmekte hüner.

Öleceğiz? müjdeler olsun? müjdeler olsun?
Ölümüde öldüren Rabb’e secdeler olsun.

Ölüm güzel şey? budur perde ardından haber?
Hiç güzel olmasaydı? ölür müydü Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem))

Şemsettin ÖZKAN

05.03.2022 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

3-frmtr.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.