(Toplumsal İlişkiler 118)
قَالُوا مَٓا اَخْلَفْنَا مَوْعِدَكَ بِمَلْكِنَا وَلٰكِنَّا حُمِّلْـنَٓا اَوْزَاراً مِنْ ز۪ينَةِ الْقَوْمِ فَقَذَفْنَاهَا فَكَذٰلِكَ اَلْقَى السَّامِرِيُّۙ
فَاَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلاً جَسَداً لَهُ خُوَارٌ فَقَالُوا هٰذَٓا اِلٰهُكُمْ وَاِلٰهُ مُوسٰى فَنَسِيَۜ
“Onlar, “Putlara taptıysak bile, bunu iyi niyetlerle yaptık. Dolayısıyla,
sana verdiğimiz sözden bilerek ve isteyerek dönmüş değiliz!” dediler, “Ama
hani yıllarca bize efendilik eden Mısır’daki
halkın
alıştırdığı, boynumuza, kulağımıza, ayağımıza takıp takıştırarak yanımızda
taşıdığımız
altın gümüş ve mücevher cinsinden
zinet eşyaları var ya onları
ne var ne yoksa hepsini
ortaya koyduk.
Nitekim görüşlerine çok değer verdiğimiz saygıdeğer büyüğümüz
Sâmirî de
bize bu konuda önayak oldu. O da
böyle yaptı.” (Taha/87)
“Derken Sâmirî, onlara, ancak bu zinet eşyalarıyla edinip sahiplenebilecekleri, rüzgâr esip içinden geçtikçe
böğürür gibi bir ses çıkaran bir buzağı heykeli yaptı.
Bu hayret verici heykeli gören pek çokları,
“İşte, sizin ilâhınız da, Mûsâ’nın ilâhı da budur fakat Mûsâ
Rabbinin burada olduğunu
unutmuş olmalı
ki, O’nu dağ başında aramaya gitti.
” dediler.” (Taha/88)
Üstat Sezai Karakoç; batı medeniyetine karşı diriliş manifestosuyla “arkamda ve yanımda/ güçlü surlar vardı surelerden” dimdik ayakta durduğunu haykırırken, mal, altın, yılan, tavus imgeleriyle kapitalizmi yerden yere vurur.
Sofralar donattı önümde
Keskin bir içki yaptı ikindiyi
Sabahı sundu sade bir kahve gibi
Adıma anıtlar dikti kentlerden
Dinlendirilmiş mermerden
Aldansam buna aldanırdım
Fakat ona taş yağdırdım
Arkamda ve yanımda
Güçlü surlar vardı surelerden
Onun uğursuz sesini yankılatmadan
Kendine geri dönen
Öyle baştan çıkarıcıydı ki yüzü
Yeni sürülmüş diyebilirdiniz
Cennet’ten Tüy tellenmiş tavustan
Pul pullanmış yılandan
Yukarıda metin ve mealini verdiğimiz ayetlerde olduğu gibi altın, Musa Peygamber kısa süreliğine Tur-i Sina’ya gitmesiyle birlikte Samiri marifetiyle, nasıl İsrailoğullarını, yılan olup, onları şirk zehriyle zehirlemişse, günümüz dünyasında da bu nesne baştan çıkarıcı, insanları kibirlendirici bir dünya eşyası olması özelliğiyle insanı zehirlemiştir. Buradan hareketle şiirde altını maddeye sahip olmanın kudreti olarak düşünürsek, yüzyıllardır ekonomi, baştan çıkarıcı, saptırıcı gücü elinde tutup insanları etrafında kul köle eden Batı Avrupa menşeili kapitalizmi de zehirleyici yanını çok net görürüz. Karakoç’un “Hızır’la Kırk Saat” eserinin 29.faslında yılan, baştan çıkarıcı bir yüzle, ürküntü veren bir seste, görsel bir alımlılık adına pullanmış bir imajda şeytan sembolü içinde verilir:
… Sonra hortum olup beni çekti çektiyse de
Düşmedim etin kızgın mahşerine
Aklımdan geçirmedim
Güz Bayrak indirmeyi Teslim olmayı yine de
Sonra bir tırnak katranı gibi aktı çevremde
Övgülerle geldi ezilip büzülüp önümde
Ateşler ulu ateşler yaktı adıma tepelerde
Denizi uysal su gibi aktı önümde
Yılan oldu çevremde döndü durdu o gece …”
Karakoç, anlatıcı ya da diriliş erinin yılan kılığındaki şeytanla savunma hattında mücadelesini hikâye ederken yılan ve şeytan sembollerini iç içe geçirip, şeytanı yılan suretinde insanın görünen âlemindeki temsilcisi yapar. Kendine övgüler yağdıran, adına heykeller diken, önünde sofralar donatan, rakkaseler gibi etrafında dönen, yüzündeki aldatıcı güzelliğiyle Cennet’ten yeni kovulmuş iması uyandıran şeytan yılanı tam manasıyla tanımak için Karakoç’un Yitik Cennet eserine metinler arası yöntemin iç metinsellik tekniğiyle baktığımızda karşımıza Avrupa, yani modern Batı uygarlığı çıkar.
Sözün özü yılan (batı uygarlığı) süte(vahye) vahyi ilk anlatan ululara yani Peygamberlere (Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. Musa, Hz. İsa ve nihayetinde altını çizerek söylemek gerekirse son elçi Hz. Muhammed’e (s.a.v) kadar tüm süreci atlamadan sona dayandırmak gerekiyor. Yılan zehri süte kusup rahata erecektir. Başka kurtuluş yolu gözükmüyor. Ha ben ne durumdayım, konumum ne? “Arkamda ve yanımda/ Güçlü surlar vardı surelerden.”
Şemsettin ÖZKAN
09.09.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-dergipark.org.tr (Hüseyin Yılmaz, Sezai Karakoç’un Şiirlerinde Geçen “Yılan” ve “Süt” İmgelerini Metinlerarası İlişkiler Bağlamında Okumak)
Dünya ve onun ziynetlerine meylederek doğumla gelen saf benlikten uzaklaşmak maalesef bugünkü halimizi içler acısı bir konuma yerleştirmekte. Yaratan öze dönmeyi ve rızası doğrultusunda amellere muvaffak olmayı nasip eylesin.
Ikındı sabah ve yemekle kandırmak mı?