BAZEN İYİLEŞMEK İSTEMEYİZ ÇÜNKÜ ACI KAYBETTİĞİMİZ ŞEYLE OLAN SON BAĞIMIZDIR

(Toplumsal İlişkiler 2015)

لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهٖ يَحْفَظُونَهُ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْ وَاِذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ سُٓوءاً فَلَا مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِهٖ مِنْ وَالٍ 
“[Böyle biri sanıyor mu ki]kendisini önünden ve ardından izleyen  (ve)onu Allah her ne ki takdir etmişse  ona karşı koruyup gözeten refakatçileri vardır. Gerçek şu ki, insanlar kendi iç dünyalarını  değiştirmeden Allah onların durumunu değiştirmez; ve Allah insanlara [kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak]bir felaket tattıracağı zaman hiçbir şey bunun önünde duramaz: çünkü onların, kendilerini O’na karşı koruyabilecek kimseleri yoktur.” (Rad/11)

J. M. Storm; “bazen iyileşmek istemeyiz, çünkü acı,

kaybettiğimiz şeyle olan son bağımızdır” derken, insanın alışkanlıklarının esiri olabileceğini çarpıcı bir anlatımla dile getirir. Öyle ki bu alışkanlık acı bile olsa der. Çünkü acının insanla irtibatında son bağ olarak ruhunu esir aldığını, bağlantısının ise onunla hâlâ devam ettiğini söyler.

           Dostoyevski “Yeraltından Notlar” adlı eserinde şöyle bir cümle kurar: “Alışkanlığın büyük tesiri var! Alışkanlığın insanı ne hallere getirdiğine şaşmamak mümkün değil doğrusu.” Yani insanların alışkanlıklarının esiri olduğuna getirir sözü.            

           Berrak Yurdakul “Senin Hakkında Yedi Şey Düşündüm” adlı eserinde acı ve alışkanlık arasında bağ kurar: “Öncelikle kişinin kalbini sertleştirmek yerine acısını yumuşatmayı bilmesi gerekir. Ayrıca gerekli ve gereksiz acıları doğru ayırt edebilmeli ve mecbur olmadığın acıları boşu boşuna çekmemelisin. Kaçınılmaz olan ıstırapların üstüne yeni ıstıraplar eklememeli, kendine hayali acılar yaratmamalısın. İnsan, alışkanlıklarının esiridir. Eğer alışkanlıklarına dikkatle bakarsan sana acı veren şeylere de tutkuyla bağlı olduğunu görüp, şaşıracaksın. Acılarını feda etmediğin müddetçe içsel olarak büyümen olanaksız.”                                                           

           Yavuz Bahadıroğlu “Ayet Ayet Hayat” adlı eserinde alışkanlıkların hayatımıza yaptığı olumsuz etkilerden söz ederken haksız da sayılmaz: “Hayatı alışkanlığa dönüştürmemek lazım, ama maalesef dönüştürüyoruz… Hep alıştığımız gibi yaşamak, alıştığımız şeyleri yap- mak istiyoruz. Hatta işe geliş gidiş yolunu bile değiştirmekten üşeniyoruz. Bu da hayatı fena halde rutinleştiriyor, sıradanlaştırıyor… Hayat gitgide rengini ve heyecanını kaybetmeye başlıyor. “İnsan alışkanlıklarının esiridir” demiş, Yavuz Sultan Selim. Alışkanlıklarımız yüzünden başımıza pek çok olumsuz şey de gelir. Mesela sigara alışkanlığımız sebebiyle kanser oluruz, alkol-kumar alışkanlığından dolayı yuvalarımız dağılır, uyuşturucu alışkanlığını aşamayanlar ölümle yüzleşir, hızlı ve dikkatsiz araba kullanma alışkanlığı yolları kan gölüne çevirir, sokağa çöp atma alışkanlığı ortalığı çöplüğe döndürür. Kısacası, başımız alışkanlıklarımızla belada!”

             Böyle olunca da acılardan zevk alır hale geliyoruz. Acı da böylece hayatımızın bir parçası haline geliyor. Acılı arabesk şarkıları dönemi hep bu acı kültüründen beslendi bir zamanlar. 

           “Bazen iyileşmek istemeyiz çünkü çektiğimiz acı, kaybettiğimiz şey ile aramızda kalan son bağdır.” Bu söz, insan psikolojisinin en hassas, en derin yerlerinden birine dokunuyor. Şunu söylüyor aslında: “Acı bazen sadece acı değildir; bir hatıradır, bir bağdır, bir izdir.” 

            Kayıp yaşadığımızda ister bir insan, ister bir dönem, ister bir hayal olsun, içimizde kalan o acı, bize o şeyi hatırlatmaya devam eder. Ve zamanla farkında olmadan bu acıya tutunuruz. Çünkü iyileşmek demek, o acının da yok olması demektir. 

            Bu da sanki tamamen unutmaktır, yok saymaktır, bağımızı koparmaktır gibi gelir bize. Bu yüzden bazen bilinçsizce iyileşmeyi reddederiz. Çünkü “iyileşmek” bize, sevdiğimiz ya da değer verdiğimiz o şeyi gerçekten kaybetmeyi kabul etmek gibi gelir.

            Bu söz, yas tutan, kalbi kırık, geçmişe tutunmuş birinin iç sesi gibi; “iyileşirsem, seni unutmuş gibi olurum. Bu yüzden biraz daha burada kalayım. Acıtsa da, seninle son bağım bu.”  

            Derin, dokunaklı ve insanın kalbine dokunan bir anlam taşıyor. Belki de bazen, sadece özlemeye ihtiyacımız vardır. İyileşmeden, unutmadan, sadece hissederek… 

Şemsettin ÖZKAN
01.01.2026 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-1000kitap.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir