SENİN DE ÖĞRETMENLER GÜNÜN KUTLU OLSUN HAYAT AZ ŞEY ÖĞRETMEDİN BANA

(Toplumsal İlişkiler 1979)

اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فٖي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ 

“Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar.” (Tevbe/126)

Dün öğretmenler günü olduğu için öğrencilerim, eş, dost, tanıdık işte, yıllar sonra da olsa bizi kutluyorlardı. Yılların öğretmeniydik ne de olsa.. 36 yılın sonunda emekli olduk olmasına da, şimdi de kendi sitemizde (suskunduvar.com) günlük yazılar yazmaya devam ediyoruz. Dersi verip, sonra sınavı yapardık, bir öğretmen olarak.  

           Ama hayat öyle değil.. Hayat işte, o ise önce imtihan yapıyor, sonra da dersini verip geçiyor, ne diyeyim; “senin de öğretmenler günün kutlu olsun HAYAT! Hani az şey öğretmedin sen de bana.” 

          Hayat öyle bir öğretmen ki, bazı mevzuları kafana vura vura, bazılarını da kalbini kıra kıra öğretir. Burada asıl olan yaşın değildir, yaşadıklarındır. Bu hayatta insanı en çok ne acıtıyor biliyor musunuz? Yaşadığı hayal kırıklıkları falan da değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır. 

          Daha küçük yaşlarda hayatın ağırlığını hissettik omuzlarımızda. Şimdiki nesiller nereden bilebilir ki o günlerin acımasızlığını? İnşaatlarda çalıştık, sıcak demirleri, kolon demirlerini büktük, amelelik yaptık, sokaklarda, pazarlarda ve maçlarda simit, boğça, su ve gazoz sattık, çay sattık. Bilyeli tekerlekli arabalarımızla Pazar çantalarını taşıdık. Esnaf olduk, tezgahtar olduk, çırak olduk, kalfa olduk usta olduk daha çocuk denecek yaşta. Yaşadıklarımız öğretti hayatı bize, ortaokul çağına yeni girmiş İLO sözleşmesine göre çalışması yasak olan o küçücük ellerimiz nasır tuttu, taş taşıdı, çimento kardı, tuğla taşıdı. Acılı arabesk şarkıları dert oldu minicik yüreklerimizde. Her yerden darbeler gördük, yaşadık ve dik durmayı öğrendik, daha da bilendik hayata. Evin tuzunda biberinde bizim de bir katkımız oldu. 

          Çok şey öğretti yaşadıklarımız çok… Hızımızı alamadık evlenmek için lazım olan mobilyalarımızı, ıvır zıvır eşyalarımızı, azar azar taksitlerle, almaya kalktık. Çok şey bindirdik o küçük bedenimizin üzerine, ama mutluyduk, çalışıp alabiliyorduk. Böyle yapmakla da gururluyduk. Emekçiydik biz daha küçücük yaşlarda. Para kazanıyorduk, üretiyorduk kısacası.

          Hayat işte, bizim dönemimizin acımasız öğretmenleri gibiydi. Önce “çıkarın kağıtları sınav yapıyoruz,” diyor sonra da bize dersini veriyordu. Hayat zorlukları içinde güzeldi aslında. Hayat bir bisiklet sürücüsünün, pedallarına bastığı sürece düşmediği gibi, eylem gerektiriyordu. Biz de sürekli hareket halinde, bisiklet misali, basıyorduk pedallara işte. Zaten bisikletin üzerinden hiç inmiyorduk ki. Kış, yaz, soğuk, sıcak yerler buz tutmuş, kar, fırtına. Biz habire  pedallara basıp duruyorduk. Aramızda hiç obezite biri yoktu. Dikkat edin eski siyah beyaz TRT programlarına herkesin boynu armut sapı gibi ipince. Çünkü hayatın içinde insanlar, gariban ve fakirler çoğu. Yiyecek ve içecekleri, daha doğal ve hareket halindeler. Konfora alışmamışlar henüz. Böyle olunca da daha sağlıklı gözüküyorlar. Lakin cepleri boş, ama gönülleri daha dolu. 

        Ne bileyim, hayat bizim için bambaşka bir öğretmendi işte. Bu yüzden hayatımız, bize öğretmenler gününü çağrıştırıyor. Bu vesileyle onun da, öğretmenler gününü kutlamak istedim;

“- Senin de öğretmenler günün kutlu olsun HAYAT! Hani az şey öğretmedin sen de bana…”

Şemsettin ÖZKAN
26.11.2025 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-suskunduvar.com
4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir