AZ BİLMEK İÇİN ÇOK OKUMAK GEREKİR

(Toplumsal İlişkiler 1969)

فَبَدَاَ بِاَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَٓاءِ اَخٖيهِ ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَٓاءِ اَخٖيهِؕ كَذٰلِكَ كِدْنَا لِيُوسُفَ مَا كَانَ لِيَأْخُذَ اَخَاهُ فٖي دٖينِ الْمَلِكِ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَٓاءُ وَفَوْقَ كُلِّ ذٖي عِلْمٍ عَلٖيمٌ 

“Bunun üzerine (Hz.) Yusuf, kardeşi (Bünyamin)nin yükünden önce, (bu danışıklı dövüş anlaşılmasın diye) diğerlerinin yüklerini (aramaya) başladı. Sonunda (kaybolan eşyayı öz) kardeşi (Bünyamin)nin yükünden (bulup) çıkardı.(Böylece hem Bünyamin’i yanında alıkoymak için artık geçerli bir gerekçesi vardı, hem de öz kardeşini Kralın kanunlarına göre feci şekilde dövülmekten ve ağır tazminata mahkûm edilmekten kurtarmıştı.) İşte Biz, Yusuf’a bu şekilde bir “Keyd” (hile-tedbir, plan)  öğretmiştik. Aksi halde Melikin dinine (Kralın kanunlarına) göre kardeşini  (yanında)  tutamayacaktı  (tutsa da ağır cezadan kurtaramayacaktı). Ancak Allah’ın dilemesi başka. Biz, dilediğimiz kimsenin derecesini (ve şerefini) yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde, (ondan) daha iyi bilen birisi vardır.” (Yusuf/76)

İlim nedir? Ben bir şey bilmiyorum demektir. İnsan, çok şey bilmediğinin farkına vardığı zaman, ilim yolunda mesafe katetmeye başlamış demektir. Ama gelin görün ki, insanların çoğu, zır cahil oldukları halde, ben çok şey biliyorum zannındalar. Acayip bir yanılgı içindeler, lakin meseleleri okuyamıyorlar, idrak edemiyorlar. 

            Peyami Safa; “az bilmek için, çok okumak gerekir” derken tam olarak vurgulamaya çalıştığı da amiyane tabirle bir şeyden çakmadığıdır. Yani bilgisizdir. Hele hele bizim gibi hiç okumayan toplumlar az bile bilmeyi bırakın hiç bilmiyorlar. Ama bilgiçlik taslamada mangalda kül bırakmıyorlar.

             Okumak deyince de sadece kitap okumak yetmiyor azizim her çeşit okumak gerekiyor. Kainatı, olayları, insanı, toplumu, hakeza her şeyi, ama her şeyi. 

             İmam-ı Gazali; “okumak üç türlüdür dilin okuması kıraat aklın okuması tefekkür ve kalbin okuması hayattır” derken, vurgulamaya çalıştığı da budur zaten.Herşeyi O’nun adıyla okuyabilmek ne güzel. Olayları, hayatı, kainatı ve Sevgili’yi. Pirimiz Hz. Mevlana öyle der: “Sen böyle güzel iken, bana söz düşmez. Bakma böyle yazılar yazdığıma. Ben aslında ikra (oku) emrine amade durmuş seni okuyorum ey sevgili!” Sevgili dediği yüce Yaratan. Her şeyi O’na göre okumak da, erenlerin işi.

            Francis Bacon; “kurnaz insan okumayı küçümser, basit insan ona hayran olur, akıllı insan ise ondan yararlanır” derken okumanın, hiç de hafife alınır bir yanının olmadığını anlatır.

            J. Paul Sartre; “okumadan geçen bir günü, yitirilmiş bir gün” olarak telakki eder. Okumayan her zaman kaybetmeye mahkumdur. Okumak deyince sadece kitap okumayı elbette kasdetmiyoruz. İnternette okumayı, kainatta okumayı, olayları okumayı, kitap okumayı, hasılı yüce Yaratan Rabb’imizin, Sevgili’mizin adıyla her şeyi okumaktan bahsediyoruz. 

           Okumak elbette sadece dille olmuyor. Kainatı akılla nice okuyan bilim adamları var. Gökyüzüne bakarken, dağlara, denizlere, hayvanlara, bitkilere, dahası kendine bakarak araştıran, analiz yapan akıl sahipleri var. Daha da ileri gidip kalbiyle hayatı okuyan nice arifler var. Demem o ki, az konuşup, sosyal medyada yorum yapabilmen için çok okuman lazım. Anlayacağın eskilerin tabiriyle, daha bir fırın ekmek yemen gerekir, çeneni açıp konuşabilmen için.

Şemsettin ÖZKAN
16.11.2025  KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir