(Toplumsal İlişkiler 1959)

مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدٖيلاً
“İnananlar arasında, Allah’a verdiği söze sonuna kadar sadık kalan nice kahramanlar, nice yiğitler var: Kimileri kanının son damlasına kadar savaşarak sözünü yerine getirdi, kimileri de şehâdet şerbetini içeceği günü sabırsızlıkla beklemektedir. Fakat hepsinin ortak yanı şu: Onlar, verdikleri sözü hiçbir zaman bozup değiştirmediler! Böylece, imtihânı başarıyla tamamladılar.” (Ahzab/23)
Delilikle aptallığı birbirine yakın zannetmeyin. İkisi aynı şey değildir. Peyami Safa; “deliliğin hiç olmazsa mazisi şanlı, aptallığın şerefli bir tarihi bile yok” derken, en basit anlamda bir ayrım yaparak delilerin tarihinde anlı şanlı kişiler olduğunu söyler.
Delilik nasıl bir tecrübe ve deneyim acaba? Ruhun tam bir özgürlük halimi, yoksa o ruhun her bir yanından pörsülenmiş, dikilmiş envai çeşit yama yapılmış, ama yama da tutmayan yırtık, pırtık durumu mu? Sahi delilik ne, hele hele delinin delisi olmakta neyin nesi?
Görünüşe bakılırsa akıl ve ruh dengesi bozulmuş olan, akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayanlar için kullanılan bir kavram. Bu kelimeden türetilen bir sürü deyim ve atasözü var. Deli gömleği, deli ırmağı, deli balı, deli rüzgârı, deli poyrazı, deli divane, deli saraylı, akıllı köprüyü arayıncaya kadar deli suyu geçer. Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler. Deliye kandıysan gerçekten delisin demektir.
Hz. Mevlana “aşk bir delilikse, biz delinin delisiyiz” der. Gerçekten de aşk bir deliliktir. Deli olmayanın âşık olması söz konusu değildir. Aşkın sınır tanımamasıyla delilerin sınır tanımaması ve her ikisinin de özgürlükçü bir yapıya sahip olmaları her ikisinin de ortak yanlarıdır. Whitehead “bir deli akıllıya çok şey öğretir ama bir akıllı bir deliye bir şey öğretemez” derken lafı, delilerden daha çok şey öğreneceğimiz var, demeye getirmektedir.
Delilik bir sanattır. Aslında hepimiz doğuştan deli doğarız. İçimizden bazıları öyle kalır. Delilik fıtrattan gelmeli, yoksa sonradan görme deliler tehlikelidir.
Paulo Coelho; “içinde bir tutam delilik olmayan hayat, eksik bir hayattır” derken vurgulamaya çalıştığı da benim olumlu yaklaştığım doğuştan (fıtrattan) gelen deliliktir. Coelho, insanda az da olsa bu delilikten bir eser olması gerektiğine vurgu yapar.
Laf çok yeter ki salak de! Yığınla söz var salaklar hakkında; Deliler tedavi edilebilir ama salaklar asla, çirkinler bir gün belki güzelleşebilir ama salaklar hep aynı kalır. Kendini zeki sanan salağı bırakın kendi haline. Tek kişilik dünyasının en zekisi olarak hayatını devam ettirsin. Laf sokayım derken lafı kendine sokup çıkaramayan salaklar var. Bop Dylan; “asla bir salakla tartışmayın. Çünkü dışardan bakanlar hanginizin salak olduğunu anlamayabilir. Gerçekten de bazı insanlar hangi yönden yaklaşırsan yaklaş hiç fark etmezler. Ya salaktırlar ya da kalas. Peki bu salak tabirini çok sık kullanıyoruz nedir salak, kime salak deniyor?
Salak; giyiniş ve davranışlarından akılsız olduğu anlaşılan aptal kimseye denir. Ronald David Laing; “Öldüğünüzde ölü olduğunuzu bilmezsiniz. Bu sadece başkaları için zordur. Aynı şey salak olduğunuzda da geçerlidir.” der. Anlayacağınız aptallık hiç de güzel değil. Başkasına da zarar, kendine de.
Şemsettin ÖZKAN
06.11.2025 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-yandex.com.tr
4-suskunduvar.com