(Toplumsal İlişkiler 767)
ا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلٰىؕ
“Rabb’in seni terk etmedi, ey Muhammed ve sana darılmadı da! Zaten hiçbir zaman darılmamıştı; tam aksine, seni dâimâ en büyük nîmetleriyle el üstünde tutmuştu.” (Duha/3)
Yalnızlık ve suskunluk. İki uyumlu çift sanki. Birbirinden hiç ayrılmıyorlar. Biri nereye giderse diğeri de onun peşisıra geliyor. Sanatçıların ilham durakları, buluşma noktaları neredeyse hemen hemen aynı; yalnızlar rıhtımı. Susarak konuşmaksa onların tavır ve duruşları. Aslında mezar içinde kullanılan tabir Hamuşan. Yani suskunlar diyarı. Çünkü susarak çok şey anlatıyor da ondan.
Modern yaşam insanın toplumsal yalnızlığını da gün yüzüne çıkarmıştır. Bu yalnızlık öyle ekonomik ve mekânsal değil. Manevi bir yalnızlık bu… İnsanlar kalabalıklar içinde yalnızları oynuyorlar adeta. Agorafobi (açık alan korkusu) yaşıyor insanlar sanki. Yalnızlığımıza düşen karlar üşütüyor bizi. Sanayi toplumuna geçişle birlikte yaşanan bu süreçte, stres ve depresyon gibi psikolojik hastalıkların artışı da söz konusu tabi ki… Hızla sosyal bir varlık olmaktan çıkıp içe kapanıyoruz. Mutsuzluklarımızın bir nedeni de bu zaten. Bu yüzden üşüyoruz galiba.
Hz. Mevlana; “kendini niye yalnız hissediyorsun? Allah yarattığı kulunu hiç yalnız bırakır mı?” diye sorar. Aziz Nesin bir sözünde herkes yalnızlığıyla bir kenarda konuşa dursun biz de karşılıklı susarız diyor;“al yalnızlığını gel, korkma, sıkılmayız. Senin yalnızlığın benim yalnızlığımla konuşur biz ikimiz susarız.”
Bireyselleşme toplumsal yaşam biçimi olmuş, yalnız-
ların korkunç boyutlara varan izdihamı söz konusu. Biz susalım bakalım nereye kadar susacağız, insanların bu dayanılmaz gökgürültülü yalnızlığı nereye kadar konuşacak? İnsan sosyal bir varlık olmaktan bakalım daha ne kadar çıkacak ve limitleri daha ne kadar zorlayacak?
Şemsettin ÖZKAN
01.08.2022 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-suskunduvar.com