HER KUŞ KENDİ CİNSİNDEN KUŞLARLA UÇAR

(Toplumsal İlişkiler 727)

وَقَالُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ مَلَكٌؕ وَلَوْ اَنْزَلْنَا مَلَكاً لَقُضِيَ الْاَمْرُ ثُمَّ لَا يُنْظَرُونَ
وَلَوْ جَعَلْنَاهُ مَلَكاً لَجَعَلْنَاهُ رَجُلاً وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِمْ مَا يَلْبِسُونَ
“(Ve O gerçekten Peygamberse) “Ona bir melek indirilmeli değil miydi?” deyip (asılsız iddialarda bulunmuşlardı. Evet Allah buna Kâdir’di. Ama) şayet (tarafımızdan) bir melek indirseydik, elbette iş bitirilmiş (ve helak edilmiş) olurlardı da sonra kendilerine asla göz açtırılmazdı.” (Enam/8)
“(Biz) Onu (Hz. Peygamber Aleyhisselamı) eğer bir melek kılsaydık, (yine) elbette erkek insan (suretinde bir melek) 
yapardık ve mutlaka (kâfirlerin) duymuş oldukları (şüpheleri)
 yine katardık. (Herkesi inanmaya mecbur bırakacak netlikte bir imtihan yapmazdık.)” (Enam/9)

Şu insanoğlu gerçekten çok garip bir varlık. Kendilerine aralarından kendi cinslerinden tertemiz, adam gibi adam, şerefli, karakterli biri Peygamber olarak gönderiliyor ama onlar bize melek gönderilmeli değil miydi diyorlar. Acaip ve garaip bir durum.

Atalarımız bile davul dengi dengine vurur demişlerdir.

Hz. Mevlana; “her kuş kendi cinsinden kuşlarla uçar” derken bize vermek istediği mesaj nedir? Elbette aynı cinsten, türden varlıkların birlikteliğinin uyumunu anlatıyor bize.

Eğer bu uyum olmazsa ne olur? Aşağıdaki şu meşhur hikayeyi okuyunca anlayacaksınız durumun vehametini. Eğitim modellerini ortalama bir hale getirmek için, herkesin cins, tür, kabiliyet ve yeteneklerinden farklı hayvanların, tekdüze bir eğitim sistemi kurmaya kalkışmaları sonucu saçma sapan bir durumun ortaya çıkması hikayesi bu anlatmak istediğimiz.

Tüm orman sakinleri, bir gün toplanıp kendilerini eğitmeye karar vermişler. Tabii ilk sözü, “Ormanlar Kralı Aslan” almış: “İnsanlar eğitimli oldukları için bizi yakalıyor, biz de eğitim alırsak durum dengelenir, böylece kendimizi koruyabiliriz” demiş.
Herkes bu fikirde birleşince, eğitim için ne yapmak gerektiğini düşünmeye başlamışlar. Bu konuda en iyi teklif tavşandan gelmiş: “Hemen bir okul açalım, hepimiz okula gider, bilmediklerimizi öğretmenlerden öğreniriz…”
İki komisyon kurmuşlar. Aslan, Kaplan, Kurt ve At okul inşa edecek, Tavşan, Kuş, Sincap ve Yılanbalığı okutulacak dersleri belirleyecekmiş…
Derhal çalışmaya başlamışlar. Okutulacak dersleri tespitle yükümlü kurulun ilk toplantısında ilk sözü yine tavşan almış: “Koşu dersi mutlak surette lâzım, düşmanlarımızdan ancak kaçarak kurtulabiliriz.”
Bütün hayvanların tavşanlar gibi zıplaya zıplaya koşabilmesi, hayatlarını devam ettirmeleri açısından çok önemli bulunduğundan, hemen kabul etmişler…
Böylece, koşu dersi, zorunlu dersler arasında yerini almış. Ardından Balığa söz verilmiş, o da yapmış teklifini: “Diyelim ki çok iyi koşuyor ve düşmanlarınızdan kaçıyorsunuz. Peki, o sırada karşınıza nehir, göl, ya da deniz çıkarsa ne yapacaksınız? Ya boğulursunuz yahut yakalanırsınız. İşte böyle durumlarda yüzebilmek hayat kurtarır. Yani, yüzme dersine ihtiyaç var.”
Ardından da, Kuşun teklifi gelmiş: “Uçabilme yeteneği kazanmak, koşma yahut yüzme öğrenmekten çok daha önemli ve gereklidir” diye giriş yapmış söze, “uçabilenin koşmaya ve yüzmeye ihtiyacı kalmaz. Sonuç olarak, uçma dersi zorunlu derslerin başında yer almalıdır.”
Teklif sırası sincaba gelmiş: “Güçlü düşmanlardan korunmanın başka yöntemleri de var” diye başlamış söze, “ağaca tırmanmak ya da tünel kazıp yer altında saklanmak gibi… Bunların zorunlu dersler arasında yer alması zaruridir.”
Tüm teklifleri bir araya getirip bir müfredat hazırlamışlar. Bu müfredat sayesinde bütün hayvanlar kuşlar gibi uçabilecek, tavşanlar kadar koşabilecek, balıklar gibi yüzebilecek, sincaplar gibi toprak kazıp ağaca tırmanabilecek, artık insanlardan korkmalarınagerek kalmayacakmış.
Kâğıt üstünde her şey makul ve mantıklı görünüyormuş… Bu çerçevede başlamışlar eğitim görmeye…
Ancak bir süre sonra bazı aksaklıklar ortaya çıkmaya başlamış: Meselâ tavşan koşu dersinden en yüksek notu alıyor, ama ağaca tırmanmakta çok zorlanıyormuş. Sürekli kafasının üstüne düşüp beynini zedeliyormuş. Böyle böyle koşma yeteneğini yitirmiş.
Kuş, uçmada çok başarılıymış, ancak sıra tünel kazmaya gelince, tökezliyor, bazen gagasını, bazen kanatlarını kırıyormuş. Bu yüzden o da bir süre sonra doğru düzgün uçamaz olmuş.
Balık, harika yüzmekle birlikte, onca ders almasına rağmen ne ağaca tırmanabiliyor, ne de koşabiliyormuş. Zaten sudan çıktıktan kısa bir süre sonra nefesi daralıyor, canını suya zor atıyormuş. Zaman içinde yüzgeçleri zarar görmüş. Yüzmeyi bile beceremez hale gelmiş.
Sonuçta geri zekâlı yılanbalığı sınıf birincisi olmuş. Çünkü o her şeyi yarım yamalak yapabiliyormuş. Not ortalamasını tutturmuş. Ancak yöneticiler, “Devlet Sistemi” dedikleri bu sistemden çok memnunmuşlar. Neticede tüm hayvanlar, plânlandığı gibi, bütün dersleri alıyorlarmış ya, gerisi önemli değilmiş.

Şemsettin ÖZKAN

19.06.2022 DOĞANŞEHİR

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4–yeniakit.com.tr (Yavuz Bahadıroğlu,22 Kasın 2013 tarihli ”Bir Eğitim Sistemi Masalı” adlı yazısndan alıntı)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir