(Toplumsal İlişkiler 412)
وَحَسِبُٓوا اَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَثٖيرٌ مِنْهُمْؕ وَاللّٰهُ بَصٖيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ
“Bu davranışlarından dolayı başlarına bir belâ gelmeyecek sandılar, böylece hakîkat karşısında kör ve sağır kesildiler! Sonra belâ üstüne belâya uğrayınca, pişman olup tövbe ettiler ve Allah tövbelerini kabul etti. Sonrada, işte bu Son Elçiyi gönderdi, fakat içlerinden pek çoğu, ona karşı da kör ve sağır kesildiler. Allah, yaptıkları her şeyi görmektedir. Ve kesinlikle cezasını verecektir.” (Maide/71)
İnsan öyle bir varlık ki, hem tövbe eder, hem de tövbesini çok rahat bozar. Aklı ile nefsi arasındaki meddi cezirlerde bocalar durur.Gün olur aklı galip gelir nefsini yener, gün olur devran döner bu sefer nefsi galebe çalar. Bu gelgitler arasında yaşar insanoğlu.
Tövbe ya da tevbe insanın yaptığı hatadan ötürü özür dilemesini, yaptığı günahtan pişmanlık duyduğunu,mahçup olduğunu anlatır. Tövbe bir belge gibidir yani tövbe eden artık ben böyle bir yanılgıya yani günaha düşmek istemiyorum mesajı veriyor. Yaptığım yanlıştan ötürü özür dilerim diyor. Kasden bir daha bu yanlışı yapmayacağım demek istiyor.
Ancak kazın ayağı hiç de öyle değil. İnsanoğlu sürekli error hata veriyor. Ömür boyu kendini resetlemesi gerek. Güncellemeleri yapması gerek. Yaptığı hataları unutmaması gerek. Gelin görün ki insanoğlu bu konuda da yetersiz ve herşeyi unutan özelliklere sahip. İnsan nisyandan unutan anlamına geliyor. Anlayacağınız sıkıntılar dizboyu.
Bu konunun en iyi uzmanlarından olan Hz. Mevlana der ki; “aklım hergün tevbe eder, nefsim her an tevbemi bozar. Arada kalmış biçareyim, iyi ki Sen’in kapın var.” Gerçekten de öyle iyi ki Rabbimizin kapısı var. O’na dönüş var. O’nun tövbe kapısı var. Kullarına merhameti var. Muhabbeti var. Sevgisi var. Var, var, hep O var.
İnsanı şeytandan ayıran en önemli özelliği de bu değil mi? Yani aşkı, tövbesi, Yaratan’dan özür ve bağışlanma dilemesi değil midir? Şeytanda bu özellik yok. Aşk yok, akıl çalıştırıyor güya, mukayese yapıyor hakeza, ama tövbe yok, özür yok, hatadan dönme yok. Obsesyon (takıntı) yapmış “ben ateşten yaratıldım, insansa topraktan. Ben ondan üstünüm. Allah’ın istediği tazim (saygı) secdesini asla yapmam.” Konu burada düğümleniyor. Yaratıcısına karşı gelmeyi göze alıyor. Tam bir gözü dönmüşlük, isyan hali ve gözükaralık. Üstüne üstlük meydan okuyor; “bu insanı şaşırtmak için, Rabbine karşı gelmesi için elimden geleni ardıma komayacağım.” Acayip bir hal, herkes Rabbinin huzurunda suspus, emre amade ama o öfkeden çılgına dönmüş.
İblis de Hz. Adem de günah işlemeleri sonucu cennetten çıkarılmadılar mı? Evet çıkarıldılar. Ama birisi tövbe etmedi üstelik Rabbine karşı küstahlaştı da küstahlaştı. Sonunda lanetlendi yüce Yaradan tarafından.
Hz. Adem ise yeryüzüne indirildikten sonra günlerce Rabbine gözyaşı döktü, yalvardı yakardı, özür diledi, pişman oldu. Rabbine olan teveccühü ve aşkı yüce Rabbimizin affına mazhar olmasını sağladı. Diğeri aşksızlığı, sevgisizliği, öfkeyi, kini seçerken o aşkın yolunu seçti. Ne mutlu Hz. Adem’in yolunu seçenlere. Ne mutlu aşkta ve sevgide kalanlara…
Şemsettin ÖZKAN
24.07.2021 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com