(Toplumsal İlişkiler 172)
اَفَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَٓا اَوْ اٰذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَاۚ فَاِنَّهَا لَا تَعْمَى الْاَبْصَارُ وَلٰكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّت۪ي فِي الصُّدُورِ
“Peki, günümüz inkârcıları yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, bu ibret verici manzaraları görsünler de, düşünebilecekleri bir akla,gerçeğin sesini duyabilecekleri kulaklara ve doğruyu görebilecekleri gözlere sahip olsunlar? Çünkü unutmayın ki, sadece kafalardaki gözler kör olmaz fakat asıl gönüllerdeki gözler kör olur ki, işte en büyük felâket budur! Zira kör sadece, gözleri görmeyen değildir. Asıl kör olan; kalbi kibir, cehalet, inat, önyargı perdeleriyle örtülmüş olduğu için gerçeği göremeyen, hakikati idrak edemeyen kişidir.” (Hac/46)
Kalbin akledişi nedir bilir misiniz dostlar? İmandır. İman eden bir kalp en doğruyu, en güzeli yani Allah’ı bulmuştur. Mutmain tatmin olmuş bir kalptir onunkisi. Sevgi doludur, bakış açısı güzeldir. Aşk doludur, edep doludur, pozitif bir insandır o. Ganiyyi Muhtefî mahlaslı sufî bir dizesinde şöyle der:
‘’Sûretimi
görüp de şu fakîre levm eden
Sîretime erseydi
sûretimi görmeden”
(Sûret:
Dış güzellik, geçici olan, yüzeysellik, zahirî olan,
okyanusun maviliği…
Sîret: Gönül güzelliği, kalıcı
olan, derinlik, bâtıni olan, okyanusun derinliği…
Levm
etmek: ayıplamak, kötülemek, kınamak)
Ne güzel şey değil mi değerli dostlar, şu gönül güzelliği. Aramızda kaç kişi maddeten zengin olanlar değil de, gönül zenginliğine bakıyor? Kaç tane gönül doktoru var toplumumuzda? Niçin kalpsiz, çapsız, alalâde bir o kadarda akılsız beyinsiz insanlar revaçta? Ama ne yazık ki, insanların çoğu, dış görünüşe karşısındakinin kalıbına, samimi olmayan sözlerine bakıp aldanmışlardır. Toplum maalesef Mü’min, inançlı ve sevgi dolu insanları değil de, kendini bilinçli bir şekilde inkar etmeye şartlandırmış olanları ve münafık karakterli ikiyüzlü insanları baştacı etmiştir. Tarih boyunca durum böyle. Nasrettin Hoca da “ye kürküm ye” fıkrasında bu hale temas eder.
Hz. Mevlana “aklın yoksa yandın, ya kalbin yoksa o zaman zaten sen yoksun ki” derken, akılsız davranışlar sergilemenin insanın helakına yol açtığını, ama kalpsiz, yüreksiz ve merhametsiz tutum ve tavırlarla insani olgulardan, ahlaktan ve erdemden yoksun oluşununsa, esas sorgulanması gereken şey olduğunu anlatır.
Sadi Şirazi (1193-1292) yıllar önce “Bilsem” adlı şiirinde sözlerin, kalplerin kirliliğinden söz eder:
‘’Ah!.. Bilsem…
Kirlendi söz, şiire nasıl başlarım bilmiyorum….
Sevdiğim şiirleri unuttum, sevdiğim şehirleri terk ettim
Ve sevdiğim şairler öldüler.
Bilmediğim bir sebep olmalı, burada olmam için…
Sormaz ki bilsin: Sorsa bilirdi;
Bilmez ki sorsun: Bilse sorardı.’’
Divan edebiyatımızın ünlü şairi Nevi (1533-1599) gönlümüzün fakirliği hususunda kendini eleştirir, sevgilisine de toz kondurmaz:
Belâ
dîldendir, ol dildâr elinden dâdımız yoktur
Gönüldendir
şikâyet, kimseden feryâdımız yoktur.
(Belâmın, sıkıntımın sebebi benim gönlümdür; yoksa o sevgiliden şikâyetimiz yoktur. Bizim şikâyetimiz gönüldendir, kimseden feryâdımız –şikâyetimiz- yoktur.)
Son sözümüzü Hz. Mevlana’nın bir sözüyle bitirelim: “Akıl, aşk ve can… Bu üçü üçgendir. Her derde devadır.”
Şemsettin ÖZKAN
21.11.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com