VAHİY DIŞARIDAN VERİLEN AKIL AKIL İÇERİDEN VERİLEN VAHİYDİR

(Toplumsal İlişkiler 1657)

وَهٰذَا صِرَاطُ رَبِّكَ مُسْتَقٖيماًؕ قَدْ فَصَّلْنَا الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ 
“İşte bu (Kur’an ve İslam), Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alıp düşünmesini bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklayıverdik.” (Enam/126)

Çoğu zaman “İslam mantık dinidir”sözünü duymuşuzdur.  Bir Allah’ın kulu da çıkıp, buna itiraz etmemiştir. Çünkü kafayı çalıştırma, akletme, tefekkür etme, düşünme, akıl yürütme, ibret nazarıyla bakmayla ilgili yüzlerce ayet var. Her seferinde de yüce Rabbimiz, bizi düşünmmeye davet ediyor. Hem de somut deliller ortaya koyarak. 

         İmam-ı Gazali’nin; “vahiy dışarıdan verilen akıl, akılsa içeriden verilen vahiydir” demesi, vahyin anlaşılması için akla, aklın anlaşılması için de, vahye ihtiyaç vardır. Tabi bu biz insanlar içindir. Yoksa genel derin anlamda vahyin akla ihtiyacı yoktur. Zira vahiy aklı da içinde barındırır.

         Fatma Nur Başbük “Akıl Vahiy İlişkisi” adlı yazısında Kur’an’da akıl kavramının çok geçtiğine vurgu yaparak şunları söylüyor:
“Kur’ân’da akıl kelimesi kırk sekiz kez geniş zaman vezninde bir kez geçmiş zaman vezninde olmak üzere kırk dokuz kez fiil olarak geçmektedir. Nüha, lübb, hicr, kalb, tefekkür, tedebbür, tezekkür, nazar gibi aklın anlam alanına giren kavramlar Kur’ân’da sıklıkla geçmektedir. 275 yerde “düşünmüyor musunuz, akletmiyor musunuz?” sorusu sorulmakta 20 yerde düşünme, tefekkür etme emredilmekte ve 670 yerde de ilme teşvik edilmektedir. Kur’ân’a bakıldığında Allah’ın aklını kullanan, düşünen, araştıran, bilen kullar istediği görülmektedir. 

        Kelâm ekollerine baktığımızda hepsinin bir şekilde akıl ve vahiy arasında bağ kurduğunu görmekteyiz. Hatta itikadî ve dinî konularda akla çok yer vermemesiyle bilinen Ehl-i hadîs dahi aklı tamamen yok saymamıştır. Nitekim Suyuti, Savnu’l-Mantık’ında Seleften bazı kimselerin, “Kalbi huzura erdirmek, gönlü ferahlatmak ve yakinî olarak güvene ulaşabilmek için kitap ve sünnette geldiği kadarıyla aklı kullanmanın değerini inkâr etmiyoruz.” dediklerini nakleder.

        Mâtüridîlerin akıl nakil ilişkisindeki duruşu daha çok Mu’tezile’ye yakın olmakla beraber Mu’tezile kadar aklı tek geçerli kaynak olarak görmemektedirler. Mâtürîdîlerde akıl ve vahiy arasında birliktelik ve uyum vardır. Zira Mâtürîdîlerde aklın bir sınırı vardır. Ve insan aklı arzu, dürtü, alışkanlık, çevre ve toplum gibi dahili ve harici çok yönlü faktörlerin etkisi altındadır. Aklın salt yaptırım gücü olmadığı için peygamberin getirdiği vahyin kılavuzluğuna ihtiyaç duyar. Akıl dinden önce yalanın yasaklanması gibi bazı ahlâkî kurallara düşünce yoluyla ulaşabilmekle beraber hükümlerin çoğunu bilememektedir.  

          Görüldüğü üzere Mâtürîdî sistemde akıl-vahiy ilişkisi birliktelik şeklindedir. Mâtürîdîler, ikisinin de birbirini desteklediğini ve asla çelişmediğini iddia etmektedirler. Akılla Allah’ı bilmenin, güzel ve çirkin işleri ayırt etmenin ve iyi insan olarak hareket etmenin sorumluluğunun yüklendiğini; nakille ise dinin getirdiği farzların, vaciplerin, ibadet esaslarının ve ibadet şekillerinin öğrenildiğini söylemektedirler. Ayrıca aklın çevresinden kolay bir şekilde etkilenebileceğini bu sebeple bir desteğe ihtiyaç duyduğunu ve o desteğin de peygamberler olduğunu söylemişlerdir.” 

Şemsettin ÖZKAN
08.01.2025 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-ide.org.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir