(Toplumsal İlişkiler 301)
وَاٰيَةٌ لَهُمُ الْاَرْضُ الْمَيْتَةُۚ اَحْيَيْنَاهَا وَاَخْرَجْنَا مِنْهَا حَباًّ فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ
“Bitki örtüsü tamamen kuruyup ölmüş olan toprak, onlara Allah’ın sonsuz ilmi, kudret ve merhametini gösteren ve yeniden dirilişi ispatlayan muhteşem bir delildir. Şöyle ki; Biz ölü toprağa, her bahar yeniden hayat veriyoruz ve oradan, canlıların besin kaynağı olan çeşit çeşit ürünler çıkarıyoruz.” (Yasin/33)
Hz. Mevlana der ki; “tohum toprağa düşse onun için öldü denilebilir mi?” Elbette denilemez. Ölü olsa o tohum toprağı yarıp da dışarı çıkabilir mi?
Aslına bakarsanız tohum deyince akla eylem, çığır açmak, hareketlilik, devingenlilik, çalışıp çabalamak gelmelidir.
Bir Meksika atasözü şöyle der: “Bizi toprağa gömmeye çalıştılar ama tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.” Çünkü tohum dirilişin sembolüdür.Toprağın altına attığın o tohum toprağı eninde sonunda yarıp çıkacak ve hayata tutunacaktır.
Sır gibi severse insan, işte o zaman muradı gerçek olur. Çünkü tohum, toprağa gizlenirse yeşermiş olur. Bu yüzden üstat Necip Fazıl; “tohum saç, bitmezse toprak utansın,” demekle yerden göğe kadar haklıdır. Sen yeter ki çabala, gayret göster, Rabbim elbette çalıştığının karşılığını verecektir. Gelin üstadın o çok sevdiğim güzel şiirine kulak verelim:
Tohum
saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey
gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak
utansın!
Eski
çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada
kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden
ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey
binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak
utansın!
Bilge kral Aliya İzzetbegoviç; “bizi torağa gömdüler ama tohum olduğumuzu bilmiyorlardı,” derken tohuma aktif bir rol biçer. Açıklama sanki “biz bitti demeden maç bitmez,” diyen ve sonradan açılıp galip gelen bir futbol takımı gibidir.
Kısakürek
‘ in ilk tiyatro eseri olan tohumda Maraş’ın Fransızlar tarafından
hunharca işgale uğramasından bahsediyor. Yazarımız bu arada
Maraşlı. İstanbul şehir tiyatrosunda sahnelenen eser ‘ Madde açık
ruh gizlidir. Bütün hakikatler ruhundur’ sözüyle özünü
kaybedenin bir daha özünü bulamayacağı kanısındadır. Ağaç
tohumu unuttu. Yazık! İnsanın geldiği yeri unutup şuan ki
maddesiyle övünmesine yazık. Ne çabuk geldiğiniz yeri unutur
oldunuz. Halbuki o tohum olmasaydı o gökleri kaplayan gövdeniz de
olmayacaktı.
Necip
Fazıl, maddenin asla ruha dönüşemeyeceğini, maddenin ruhsuz bir
‘ hiç’ olduğunu gözler önüne şahanece seriyor. Ve ” Sır
ancak gövdededir ” sözünün nasıl maddenin arkasına
saklanmasını birebir anlatıyor. Hayır! Sır tohumdadır. Ve ‘
Sırrımız bizde kaldıkça biz ona hakimiz ama bizden gidince o
bize hakim.’
Konumuzu üstadın Tohum adlı piyesinden bir replikle kapatalım:
“-
Ferhad Bey: Ruhu unuttular. Ağaç tohumu unuttu. Bir bana bak birde
kendine. Ben senden kaç milyon, kaç milyar kere büyüğüm. Ben
nasıl senden çıkmış olabilirim dedi. Bir damlanın hacmine bütün
bir kâinatın sığabileceğini anlatmaya çalışan ince ve girift
adama deli dediler. Yaptığı iş bir iğne deliğinden bir deve
geçirmeye kalkışmak kadar gülünç oldu. İğne deliğinden deve
geçer mi?
–
Yolcu:
Geçer mı?
–
Ferhat
Bey: Geçer. Bir iğne deliğinden develer, dağlar ve denizler
geçer. İğne deliği kadar küçük gözlerimizden nasıl bütün
gökyüzü geçiyorsa öylece bir iğne deliğinden herşey geçer.
Bir tohumda gövdesi, dalları, yaprakları ve yemişleriyle bütün
bir ağaç gizlidir. ”
Şemsettin ÖZKAN
30.03.2021 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-antoloji.com
4-1000kitap.com