(Toplumsal İlişkiler 1605)
اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَنْ يُتْرَكَ سُدًىؕ
“Yoksa, insan öyle başıboş ve gayesiz (yaratıldığını; ’kendi başına ve sorumsuz’ bırakılacağını) mı sanmaktadır?” (Kıyamet/36)
Bir kamyon arkası yazısında; “sıradaki sela kendisini hiç ölmeyecek sananlara gelsin” denilmesi, ne kadar güzel anlatım öyle. Bir ezanla geliyorsun, bir selayla da gidiyorsun bu dünyadan.
Bu dünyada ölümden başkası yalan değil mi? Yürü dünya yürü yalan değil misin? Bütün zevkleri bıçak gibi kesen ölüm sen değil misin?
İbrahim Tenekeci; “bilemem, kim sadıktır ölüm kadar?” derken çok güzel bir tanımlama yapar sadık(doğru) kavramıyla. Yani yadsınamaz bir gerçek oluşuna müthiş bir vurgu yapar.
Hz. Mevlana; “diyorlar ki korkar mısın ölmekten? İnsan hiç korkar mı yalan bir ömrün ardından tadacağı tek gerçekten” derken hayat ve ölüm arasındaki ince ayrıntıyı da fısıldar bize.
Hz. Mevlana der ki; “ey insan! Öleceğin günü bilmiyorsun. Hiç olmazsa ölümlü olduğunu bil” derken acaba gerçekten insanoğlu ölümlü olduğunu bilmiyor mu diye sormadan edemi- yoruz. Biliyor bilmesine de idrak (algı) bozukluğu var bu konuda. Mezarcı birgün kazdığı mezarın içine kendinin de gireceğinin, tabutu yapanın, ölüyü tabutta taşıyanın da bir gün kendilerinin de o tabutun içine gireceği konusunda idraki zayıf gayri ihtiyari reflekslerle o işi yaptığını anlıyoruz. Bir nevi şuur kapalılığı halindeler diyebiliriz.
Hayatı öyle capcanlı değerli tutuşumuz aslında ölüm sayesinde değil midir? Ölmek yeniden dirilmek için değil midir? Ölüm hep taptaze yeni dirilişleri hatırlatmaz mı? Ölüm bir nebze de olsa bizi acılara garkediyor hepsi o kadar. Yoksa kim demiş ölüm bir son diye? Ölüm taptaze bir başlangıçtır hepsi bu. Evet ölünce havada bir kasvet ve sıkıcılık oluşuyor toplum nezdinde. Bir burukluk var içimizde. Kıyamet kopmuş zaten ölen için. Yakınları da bu acıdan nasibini almıştır.
Şemsettin ÖZKAN
17.11.2024 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-suskunduvar.com