(Toplumsal İlişkiler 557)
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ
“
Öyle ki eşlerine (muhabbet ve ülfetle)
tutkun, hep (aynı)
yaşıt (mutlu çiftler yaptık)
.”
(Vakıa/37)
Üstad Ahmet Sezai Karakoç edebiyatımızda önemli bir yeri olan mümtaz şairlerimizden biridir. Şiirleri kendine özgüdür. 1954 yılının Nisan ayından 1956 yılının Haziran’ına kadar bölüm bölüm yazdığı çok tanınan ve sevilen muhteşem beşeri aşk temalı “Köşe” şiirini okudunuz mu bilmiyorum. Benim çok hoşuma gider bu şiiri. Aşkın adeta köşeli hallerini enikonu anlatır durur üstad. İmgelerle dolu bu şiiri gelin birlikte okuyalım. Yorumu sizlere bırakıyorum değerli dostlar!
1.
Saçlarını
kimler için bölük bölük yapmışsın
Saçlarını ruhumun
evliyalarınca örülen
Tarif edilmez güllerin yankısı
gözlerin
Gözlerin kac kişinin gözlerinde gezinir
Sen
kaç köşeli yıldızsın
Fabrika
dumanlarında resmin
Kirli ve temiz haritaları
doldurmuşsun
Hatırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
Aşka
veda etmiş topraklarda durmuşsun
Benim
geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
Ben
geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Bir tek köşen bile
ayrılmamışken bana
Var olan ve olacak olan bütün
köşelerinin sahibi benim
Ben geleceğin kara gözlü
zalimlerindenim
Sen kaç köşeli yıldızsın
2.
Evlerinin
içi ayna döşeli
Ayna hatıra gözler ve sevmek
Benim
aşkım binbir köşeli ah binbir köşeli
Bir köşe gidince
bin köşe yeniden gelecek
Ayna hatıra gözler ve sevmek
Evlerinin
içi kabartma bahar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran
saksılar
Halıları öpe öpe nakış yapar nakış gibi
ayaklar
Siz söyleyin insan seve seve ölmez ne yapar
Köşelerde
keklik gibi bakıp duran saksılar
Evlerinin
içi yeni güllerden
Görülmemiş güneşleri görülmemiş
gözlerine getiren
Sağ köşedeki entari sol köşedeki
şapka
Beni katıl suların ortasına bıraka
Katıl sular
güneşi gözlerinden götüren
Evlerinin
içi gurur döşeli
Benim aşkım binbir köşeli ah binbir
köşeli
3.
Sen
geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde
durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını
ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk
Konuştun
güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu
ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan
sessiz bir kardı
Dişlerin
öpülen çocuk yüzleri
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert
içkiler keskin kokular dişlerin
İçinden geçilen küçük
aynalar
Ve
güldün rengarenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan
yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar
sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
Sen
geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde
durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
4.
Taşların
ortasında Leylanın gözleri
Leyla köşe köşe göz göz
şiirin ortasında
Ben Leylayı bulduğumdan yahut
kaybettiğimden beri
Leyla ya o adamın bardağında ya o dağın
ortasında
Ben
Leyla gibi güneş doğarken uyanamam
Şehir gece gündüz benim
içimde uyur
Leylayı götürüp Londranın ortasına
bıraksam
Bir bülbül gibi yaşayışını değiştirmez
çocuktur
Leyla
diyorsam kesik yanaklarıyla Leyla
Üç köşeli
dünyasıyla
Okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla
Leyla
diyorsam şu bizim gerçek Leyla
Biz
seni işte böyle seviyoruz Leyla
O gitti bize ağlamak kaldı
kala kala
5.
Beni
yeraltı sularına karşı iyi savun
Tırnağını taşa sürten
yitik keçilere karşı
Bu çeşmenin üç köşesinden
hangisinden su içecek
Senin bahtsız ve mesut Eyyubun
Atların
en güzel biçimini sessizce kalbime indiriyor
İçımde
İstanbul çalkanırken bozbulanık çeşme
Bir dans için can
vermeğe hazır bekliyorum
Sen orda gelirayak kuklalara insan
gibi konuşmasını öğretme
Su
akıyor birikiyor kan lekeleri
Kurtulsam diyorum bir eser buna
engel
Öyle büyüyor öyle çoğalıyorsun
İstanbul
kalmıyor
Hangi
köşesinde huzur o köşesinde sen
Hangi köşesinde yeni
çağlara uygun odalar
Ben bölünmez bir şairsem
Sen
bölünmez bir anne
Bir çeşme.
Şemsettin ÖZKAN
26.12.2021 KONYAALTI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-istanbul.net.tr
4-pixabay.com