MUTLU OLMAK İSTİYORSAN GURURU BIRAK GÖNÜLLER ALMAYA BAK

(Toplumsal İlişkiler 978)

وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذٖينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْناً وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَاماً
Rahman’ın (akıllı, hayırlı ve has) kulları (onlardır ki;) gezip dolaştıkları (her) yerde, (münasip ve) mütevazı yürürler. Bilgisiz (ve görgüsüz) kimseler kendilerine sataştıklarında ise onlara: “Selametle (barış ve güvenlik içinde olun)!” derler (ve geçiştirirler, yersiz tartışma ve kapışmalara girişmezler. Ama kutsallarına sataşıldığında gerekli tepkiyi gösterirler).” (Furkan/63)

Mevlana hazretleri; “mutlu olmak istiyorsan gururu bırak, gönüller almaya bak” derken, hiç de haksız sayılmaz. Zira gurur ve kibir, insanın sadece insanlar nezdinde değil, yüce Allah’ın nezdinde de alçalmasına neden olur. Sadece bununla kalsa yetmez mutluluğunun önünde de en büyük engeldir.

Mutluluklar maalesef acılarla çevrilidir. Bizi başlangıçta farkına varmadan elemlere garkeden faktörlerin başında önüne gelenin gönlünü yıkmak, kendimizi bir şey zannetmek, gururdan kurum kurum kurulmak gelir. Çünkü böyle davranmakla kendimizi derin taşlı dehlizlere, mapuslara hapsederiz de ondan. Böylece yalnızlaşır da yalnızlaşırız. Halbuki insan toplumsal bir varlık. Asla yalnızları oynamaması lazım.

Şems-i Tebrizi; “hayata tepeden bakarsan sadece insanların tepesini görürsün. Onların seviyesinden bakarsan hem yüzlerini hem de yüreklerini görürsün” demekle müthiş bir sağaltım (terapi) yapar.

Hazret-i Mevlânâ’nın eşi menendi olmayan o müthiş eseri Mesnevî’de anlattığı ibretlik hikayeyi iyi bilirsiniz, kendini kaptan-ı derya zanneden sinek hikayesinden bahsediyorum;Bir sinek, eşek sidiğinin üzerinde gezinen bir saman çöpünün üstüne kondu ve bir gemi kaptanı gibi başını yukarı doğru kaldırdı ve şöyle meydan okudu “Ben bu denizin ve gemiciliğin mektebinde okumuş, bu işe ömrümü vermişim. İşte deniz, işte gemi, işte adam, işte kaptan, işte görüşü keskin bir kahraman”.

Bir saman çöpü kadar zayıf bir şeyin üstünde durduğunu bilmeyen, o saman çöpünün az sonra toprağa karışacak olan bir eşek sidiği kadar pis bir şeyin akıntısıyla kontrolsüz bir şe-kilde gittiğini fark etmeyen ve sidik akıntısını büyük bir okyanus, saman çöpünü büyük bir gemi, kendisini de kaptân-ı deryâ  zanneden hattâ bununla da yetinmeyip, bir de başını gururla yukarı kaldırıp kendinden son derece emin bir şekilde ahmaklığını cümle âleme ilân eden bu sinek kime remz semboldür?…

Kime olacak, hem ahmak hem de mütekebbir büyüklenen hava atan kişiye tabii ki. Sinek nasıl gururla “Ben bu işin mektebinde okudum, bu işe ömrümü verdim” gibi laflar ediyorsa, mütekebbir ahmaklar da hep “biz buralara kolay gelmedik, bir sürü emek harcadık, zahmetler çektik, ortaya aklımızı ve yüreğimizi koyduk” gibi laflar ederler de, nasıl bir rezillik içinde olduklarının farkına bile varamazlar. Tâ ki kafaları teneşir tahtasına vuruncaya kadar.

Şemsettin ÖZKAN

28.02.2023 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir