(Toplumsal İlişkiler 421)
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمٖيعاًؕ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ
“Ey Müslüman! İnsanlığın kurtuluş müjdesi olan şu ilâhî fermanı duyurmak üzere de ki: “İnsanlar; bakın Rabb’imiz ne buyuruyor:
“Ey kendilerine yazık eden günahkâr kullarım; sakın Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Unutmayın ki Allah, tövbe edildiği takdirde bütün günahları bağışlar! Çünkü O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” (Zümer/53)
Hz. Mevlana der ki; “kolun mu kırıldı, üzülme! Belki Allah sana kanat verecek.” Yani asla ümidinizi kaybetmeyiniz. En zorlu şartlarda dahi pes etmeyiniz. Gırtlağınıza kadar sıkıntılara düçar olsanız dahi işin peşini bırakmayınız. Bittim, yıldım, öldüm demeyiniz. Mutlaka o sarp dik yamaçların arkasından yola çıkan bir patika vardır. Siz yeter ki, ümitvar olunuz.
Ümitvar olmak deyince aklıma hep nedense üstat Necip Fazıl’ın zor şartlarda oğlu Mehmed’e zindanda yazdığı meşhur şiiri “Zindandan Mehmed’e Mektup” gelir. İşte o şiirin umut kokan mısralarından birkaçı;
Mehmedim,
sevinin, başlar yüksekte
Ölsek de sevinin, eve dönsek
de
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte
Yarın, elbet bizim,
elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir ebed
bizimdir
Zindan
iki hece, Mehmedim lâfta
Baba katiliyle baban bir safta
Zindan
iki hece, Mehmedim lâfta
Bir de, geri adam, boynunda yafta
Halimi
düşünüp yanma Mehmedim
Kavuşmak mı belki daha
ölmedim
Halimi düşünüp yanma Mehmedim
Kavuşmak mı
belki daha ölmedim
Halimi
düşünüp yanma Mehmedim
Kavuşmak mı belki daha
ölmedim
Halimi düşünüp yanma Mehmedim
Kavuşmak mı
belki daha ölmedim
Tefhimü’l Kur’an müellifi yukarıda geçen ayet hakkında şöyle der: “Bu ayet, aslında cahiliye bataklığına batmış olan katil, zani, hırsız ve haydutlar için bir ümit ışığıdır. Bu kimselere sanki şöyle denmektedir: “Allah’dan ümidinizi kesmeyin, O’na yönelin ve tevbe edin ki, affolunasınız. Allah merhamet sahibidir.” Bu yorum İbn Abbas, Katade, Mücahid, İbn Zeyd tarafından yapılmıştır.”
Mevzuyu 99 kişiyi öldüren adamın hikayesiyle bitirelim: Ebû Saîd Sa`d İbni Mâlik İbni Sinân el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zât yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir râhibi gösterdiler.
Bu adam râhibe giderek:
– Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu? Diye sordu.
Râhip:
– Hayır, kabul olmaz, deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını yüz’e tamamladı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek:
– Yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olup olmayacağını sordu.
Âlim:
– Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir, dedi.
Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca eceli yetti.
Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar.
Rahmet melekleri:
– O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü, dediler.
Azap melekleri ise:
– O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki, dediler.
Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler.
Hakem olan melek:
– Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir, dedi.
Melekler iki mesâfeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü.
Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47, 48
Şemsettln ÖZKAN
02.08.2021 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-sevdalara.net
4-islamveihsan.com