Öğrenilmiş çaresizlik (learned helplessness
impuissance acquise, çarəsizliyi öyrəndi,علمت العجز)
Görmüşsünüzdür facebook, watshap gruplarının çok paylaştığı o resmi. İki yaşındaki Asyalı bir çocuğun, iri yarı kocaman bir mandayı nasıl ipinden tutup götürdüğünü. Çocukluğumdan bilirim, ayının daha bakıcısının eline zilli çalgı aletini alır almaz nasıl oynamaya başladığını. Buna kazanılmış başarısızlık sendromu veya öğrenilmiş çaresizlik sendromu diyorlar. Organizmanın göstermiş olduğu tepkilerin sonuca ulaşmaması durumunda, sonucu değiştiremeyeceğine karşı oluşan inanmayla gelen bir ruh hali durumu diye açıklamaya çalışıyorlar.
*Bu iş olmaz biliyordum
*Bunun böyle olacağını küçük çocuk bile bilir.
*Ben size demedim mi bu iş yatar.
*Böyle gelmiş böyle gider.
*Biliyorum bu son sabah seni benden ayıracak.
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle bu ruh hali durumu kanıtlandı. İki grup köpek denek olarak kullanıldı. Bir grup köpek zemininde elektrik düğmesi olan kafese, diğer grup elektrik düğmesi olmayan kafese konuldu. Sonra her iki kafese de elektrik şoku verildi. Elektrik düğmesi olan kafesteki köpekler zamanla öğrendikleri elektrik düğmesini basarak şoku durdurdular. Diğerleri zaten böyle bir şansları olmadığından bu çileyi çekmeye devam etti. Sonra bu köpek gruplarının yeri değiştirildi. Daha önceden elektrik düğmesi olmayan köpekler elektrik düğmesi olan yerde arama işine girişmeyip “nasıl olsa bu şoku yiyeceğiz,” dercesine öğrendikleri acizliklerini sergilediler. Çaresizlik hisleriyle şoke oldular. Başarısızlık öyle kabullenilmiş ki, önlerinde engeli kaldıracak elektrik düğmesini fark edemiyorlar.
Diğer grup ise elektrik düğmesi olmayan kafesin üzerinde biraz yüksekte açık alan bırakılmıştı. Yeni duruma göre çözüm buldular ve buradan sıçrayıp kaçtılar.
Öğretilmiş çaresizlik öyle bir şey ki, anksiyete(kaygı), depresyon, iç bunaltısı, ve huzursuzluk gibi duygu durum bozukluklarına yol açabilir. Bazen kişinin profesyonel yardım almasını bile gerektirebilir.
Öğrenilmiş acizlik durumlarında, bireyin moral motivasyonunun yüksek tutularak, geçmişte yaşadığı her olayda geçen süreçlerin, olumsuzlukla sonuçlanmasının, bundan sonraki deneyde olamayabileceğini, Edison’un elektriği icadında yaşadığını, bilmem kaç tane olumsuz deneyden sonra yaptığını, hatırlamamız icap edecektir. Bazen şer bildiğimiz şeylerin hayır, hayır bildiklerimizin de şer olabileceğini vurgulamamız gerekecektir. Geçmişteki olumsuz süreçlere çalı dikeni gibi takılıp kalacağına olumlu yaklaşımlar sergileyerek (olumlama tekniğiyle) bakmalıyız. Yeni bir güne yepyeni duygu ve düşüncelerle, hafızamıza biraz da reset yaparak bellekteki çöp boyutunun çok olduğunu düşünerek bazı lüzumsuz bilgileri silmeliyiz. Bir an evvel üzerimizdeki ölü toprağını atmalıyız.
Son söz Mevlana hazretlerinin;
“Apaydın gündüz vakti birisi mum arasa, onun bu araması körlüğüne tam bir delildir.
Tükenmişlik sendromu da diyebileceğimiz bu hastalık, modern toplumlarda malın, üretim araçlarının çoğalmasıyla bireylerin eşyaya yönelmesi neticesinde insanı öz değerlerinden uzaklaştırmasıyla daha sık karşılaşıyoruz.
Ya Ümitsizsiniz, yada ümit SİZSİNİZ,
Ya Çaresizsiniz, yada çare SİZSİNİZ diyerek Behçet Necatigil bu konuyu farklı bir bakış açısından ne güzel özetlemiş.