(Toplumsal İlişkiler 1598)
قَالَتْ فَذٰلِكُنَّ الَّذٖي لُمْتُنَّنٖي فٖيهِؕ وَلَقَدْ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهٖ فَاسْتَعْصَمَؕ وَلَئِنْ لَمْ يَفْعَلْ مَٓا اٰمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُوناً مِنَ الصَّاغِرٖينَ
“Kadın (Züleyha) ise (Hz. Yusuf’u gösterip): “Beni kendisiyle kınadığınız (yakışıklı genç) işte budur. Andolsun onun nefsinden ben de murad almak istedim, fakat o ise (kendini ve iffetini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka ya zindana atılacak veya elbette küçük düşürülüp (kovulanlardan) olacak” diyerek (gerçeği itiraf etmişti).” (Yusuf/32)
6284 sayılı kanunu kırmızı çizgi kabul edenlere şunu söylüyor: “Yusuf Peygamber tam bu sebeple 12 sene zindanda kaldı diyor Erdal Sadi Hoca.
Ve ekliyor Erdal Sadi Hoca; “kadının beyanı esastır, kabul edilirse, zindanlar Yusuf’larla dolar.”
Peki nedir bu işin aslı? Kadının beyanı esastır ilkesi cinsel suçların soruşturulması ve kovuşturulması aşamalarından itibaren yargılama süreçlerinde kadınların söylediklerinin ciddiye alınıp onlara özen gösterilmesini şart koşmaktadır.
“Kadının beyanı esastır” cinsel suç ve cinsel şiddet vakalarında delil yetersizliği durumunda kadının ve çocuğun beyanının esas olduğunun kabul edilerek soruşturmanın başlatılması ve bazı durumlarda ifadenin delil olarak kabul edilmesine dair ilkedir. İlke bazı Yargıtay kararlarınca sabitken
durum hala tartışmalıdır ve çelişki yaratan dava örnekleri de bulunmaktadır. İlk olarak cinsel suçların yargılanmasında ortaya çıkan ilkenin bütün şiddet olaylarında geçerli olması yönünde savunular bulunmaktadır.
Peki Bu İşin Arka Planı Ne?
GREVIO ve birçok gölge rapora göre Türkiye’deki cinsel suç,
şiddet ve kadın cinayeti vakalarında mağdurlar travmatik duruma sebebiyet veren failleri ifşa etmek için uygun bir toplumsal ve yargısal güvence bulamamaktadır. 3 Temmuz 2017’de yayımlanan GREVIO raporunda kadına yönelik şiddette cinsiyetçi önyargılar ve mağduru suçlamalarının yargılamalarda indirime yol açtığı endişesi dile getirildi. Şiddet olaylarının yetkili makamlara bildirilmesindeki oranın azlığında mağdurların ekonomik bağımsızlığının olmayışı, hukuksal metinlerde okuryazarlığın azlığı, iddia ve yargılama makamlarına olan güvensizliğin etkisine dikkat çekildi. Özellikle tecavüz ve cinsel şiddet vakalarının “mağdurlar tarafından neredeyse hiçbir zaman bildirilemediğine” dikkat çekildi.
Türkiye’de 25 Kasım 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kadına şiddetle mücadele konulu genelge ile, kadına şiddetle mücadelede kanıt istenerek bu ilkenin çiğnendiği iddia edildi. İddiayı ileri sürenler tarafından, yapılan düzenlemelerin laiklik ilkesine aykırılığı vurgulandı. Buna karşılık, bazı basın yayın organlarında ise çıkan bu haberlerin gerçeği yansıtmadığı ifade edildi. Genelge ile kanun maddesinin değiştirilemeyeceği, bu yetkinin TBMM’ye ait olduğu belirtildi.
Buraya kadar anlatılanlar güzel. Çünkü kadına şiddete karşı yapılması gerekenler kanunda vurgulanmış. Lakin kadının tek başına beyanının esas oluşu tartışılmaktadır. Bu halin kadın tarafından kötüye kullanımı söz konusudur. Nitekim uygulamalarda bazı problemler çıkmış. Bunun üzerine genelge ile “kadının beyanı” yerine “kadının kanıtı” esastır yapılmış. Ancak daha önce kanunlaşan bir şeyin çıkarılan bir genelgeyle düzenlenemeyeceği ortaya çıkmıştır. Bu yüzden dün bugün habire tartışılıp durmaktadır.
Şemsettin ÖZKAN
10.11.2024 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-vikipedia.org