(Toplumsal İlişkiler 1608)
وَعِنْدَهُ مَفَاتِـحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَؕ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِؕ وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ اِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ فٖي ظُلُمَاتِ الْاَرْضِ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا فٖي كِتَابٍ مُبٖينٍ
“(Ne var ki) Gaybın (bütün) anahtarları (şifreleri ve projeleri) Allah’ın katındadır. Onları Allah’tan başkasının bilmesi (imkânsızdır. Sadece seçtiği nebilerine ve velilerine dilediği kadarını gösterip aydınlatır.) O, karada ve denizde (büyük küçük) ne varsa hepsini bilip durmaktadır. O’nun ilmi (ve iradesi) dışında bir yaprak bile (dalından) kopmamaktadır. O, yerin (derin ve gizli) karanlıkları içindeki (en küçük bir tohum) tanesini bile bilip (her şeyi kudret avucunda tutmaktadır). Yaş ve kuru(DNA hücrelerinden galaksilere kadar âlemde) ne varsa her şeyin (plan ve programı) bir Kitab-ı Mübin’de kayıtlıdır. (Allah’ın sonsuz ilminde ve İlahi bilgi merkezinde saklıdır.)” (Enam/59)
Hz. Mevlana; “kaderimi ben seçmedim; Rabbim ikram etti. İyiyim desem yanılırım, kötüyüm desem inancıma dokunur. En iyisi şükre vurayım dilimi… Belki o zaman kalbim kurtulur. “Dua’m belli, Duyan belli”gerisi Takdir-i ilahi” sözüyle kadere nasıl inandığını anlatır.
Alın yazısı, daha doğmadan önce insanın başına gelecek şeylerin Cenâb-ı Allah tarafından takdir edilmesi, insanın başına gelecek şeylerdir. Buna kader de denir. Dinî literatürde gerçekten alnına yazılmış yazı anlamında bir “alın yazısı”ndan söz edilemez. Ancak biz Türkçe’de bu ifadeyi kader manasında kullanıyoruz. Kader ise, Allah’ın ilminin bir nevidir. Allah’ın olmuş, olmakta olan ve olacak olan her şeyi önceden bilmesi “kader”dir.
Bu yüzden olsa gerek Sezai Karakoç son sözü her zaman alınyazımızın yani kaderimizin söylediğini ifade etmesi boşuna değildir. İnsan ne kadar konuşursa konuşsun kaderi konuşunca susmak zorunda kalır.
“Kaderin ağı yoktur kucağı vardır” derken Akif Cemil, kader kurbanı gibi sözleri yerden yere vurur. Kader asla kötüye yorulacak bir şey değildir. Gerçek şu ki; Allah her şeyi bir kaderle yani ölçüp, biçip, tasarlayıp planlayarak yarattığını söyler Kur’an’da. (Kamer/49)
Şems-i Tebrizi’nin gönlü geniş ruhu gezginlerin kırk kuralının yirmidokuzuncusu şöyledir:
“Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir.Bu sebepten “ne yapalım kaderimiz böyle” deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir.Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir.Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.Öyleyse ne hayatına hakimsin, ne de hayat karşısında çaresizsin.”
Asırlar boyu yanlış anlaşılan bir konudur kader ve tevekkül meselesi. Maalesef tembellik olarak anlayanlar olmuş bu mevzu bazıları tarafından. Halbuki bütün tedbirleri aldıktan sonra gerisini Allah’a havale etmektir tevekkül.
Hz. Şems-i Tebrizi; “sadece niyet edin ve yolunuza devam edin. Kader niyete aşıktır. Çektiğin zahmet bir gün rahmet olur” derken, kaderin oluşumunda insanın çabasının ne kadar önemli olduğuna değinir.
Şemsettin ÖZKAN
20.11.2024 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com