İNSANLAR SADECE İNANDIK DEMELERİYLE BIRAKILACAKLARINI VE SINAVA ÇEKİLMEYECEKLERİNİ Mİ SANIYORLAR

(Toplumsal İlişkiler 900)

اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُٓوا اَنْ يَقُولُٓوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ
İnsanlar (sadece) inandık demeleriyle bırakılacaklarını ve sınava çekilmeyeceklerini mi sanıyorlar?” (Ankebut/2)

İnsanoğlu iki şey de ne hikmetse, hep kendini kandırır durur. Birincisi “inandım demekle inandığını” sanmak, ikincisi ise “yaptıklarının hesabını birgün vereceğini düşünmemek” ya da “imtihana tabi tutulmayacak gibi davranışlar sergilemek.”

Aslında arifler bu işin bilincindedirler. Onlar iman arttıkça, imtihanın da arttığı kanaatindedirler. Bu yüzden daha tedbirli ve kontrollü hareket ederler. Hz. Mevlana; “imtihan içinde imtihan vardır. Derlen toparlan da, küçük bir imtihana satma kendini” diyerek, bu konudaki fikrini beyan eder. Yine “zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun” demekle de imtihan kavramının içinde güçlükleri barındırdığını söyler.

Her nimet bir külfete tabi değil midir değerli dostlar! Yapılan her işin bir hesabı yok mudur? Örneğin bir lokantaya girdiniz, yediniz içtiniz. Adama hesabı sormazlar mı? Hesapsız, kitapsız hiçbir şeyin sorulmadığı bir yer mi vardır? Yapılan edilen herşeyin hesabı elbette sorulur.

Mehmet Çoban bu ayete şu meali vermiş: “İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sanıyorlar? İnsan söylediği yaptığı her şeyden sorumludur. Ben inandım, ben söyledim, ben yaptım, oldu bitti diye bir şey yoktur. İnsanların bunları ciddiye almaması hiçbir şey ifade etmez. Hesap günü geldiğinde biz insanların inandıklarını, söylediklerini, yaptıklarını esas alırız. O gün ben öylesine söyledim, öylesine inanmıştım, öylesine yaptım demesi onu kurtarmaz. Rabbin Müminlerden yanadır. Müminler; bilgiye dayalı olarak inanan, inancında bilinçli olan, söylediklerinin arkasında duran, verdiği sözleri yerine getiren, sorumluluklarının bilincinde olan, yaptıklarının hesabını vermeye hazır olandır. Bütün bunlarda gevşeklik gösteren, döneklik yapanlar münafıklardır. Rabbin münafıkları sevmez. Rabbin cahilliği yol edinenleri sevmez. Çünkü Mümin ile cehalet asla birbiriyle bağdaşmaz! Allah cehalet üzerine iman edenlerin inancını kabul etmez!”

Erhan Aktaş da, bu ayete şu meali vererek لَا يُفْتَنُونَ

kelimesini açıklamaya çalışır: “İnsanlar, inandık demekle fitnelendirilmeden¹ bırakılacaklarını mı sanıyorlar.”

1.Samimiyet sınavı. Aldatma, aldatılma. Baskı ve zulüm. Ateşte yakmak anlamındaki fetn kökünden türemiştir. Anlamı, “altın, gümüş gibi değerli maddelerin kendileriyle kaynaşmış olan değersiz maddelerinden ayrıştırılması, yani saflaştırılması amacı ile yüksek ateşte eritilmesi” işlemidir. Fitne sözcüğü, kişinin samimiyetinin iç yüzünün ortaya çıkması için; savaş, baskı, zulüm, zenginlik, yoksulluk, hastalık, ölüm, ün, mevki, mal, mülk gibi konularda tabi tutulduğu samimiyet sınavıdır.

Şemsettin ÖZKAN

12.12.2022 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuranvemeali.com

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir