(Toplumsal İlişkiler 222)
ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَاٰتَيْنَاهُ الْاِنْج۪يلَ وَجَعَلْنَا ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةًۜ وَرَهْبَانِيَّةًۨ ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ اِلَّا ابْتِغَٓاءَ رِضْوَانِ اللّٰهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَـتِهَاۚ فَاٰتَيْنَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْهُمْ اَجْرَهُمْۚ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ
“Ve onların ardından, peş peşe elçilerimizi yolladık. Onlardan sonra da Meryem oğlu İsa’yı mûcizelerimizle gönderdik ve ona İncil’i verdik. Onu samîmiyetle izleyenlerin kalplerine derin bir şefkat ve merhamet duygusu yerleştirdik. Sonraki Hıristiyanların icatları olan bu dünyayı tamamen terk ederek hiç evlenmeden, çilehânelerde inzivâya çekilme esâsına dayanan ruhbanlığa gelince, Biz onlara böyle bir şey emretmedik ama onlar, güya Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla bunu uydurdular; ne var ki, insan fıtratına ters düşen bu sözde ibâdete gereği gibi de uymadılar. Biz de içlerinden, gönderdiğimiz mesaja gerçek anlamda iman eden ve ona göre hayat programlarını çizen kimselere mükâfâtlarını verdik fakat onların çoğu, Hz. İsa’nın getirdiği tevhid dinini özünden saptırarak yoldan çıkmışlardı.” (Hadid/27)
Nurettin Topçu efsanevi yazısı Damlalar’da şöyle der: “İnsanlar içinde kendini bilenler üç kişidir: Rüzgarı bile incitmeyenler, kendi adlarını söylemekten utananlar, Allah’ın emaneti olan insanlara katı katı gözlerle bakmayanlar.”
Bir insanın yüreğinde sevgi ve merhamet yoksa başka şeylerden bahsetmesine de gerek yoktur. İnsanı insan yapan vicdanı ve merhameti değil midir değerli dostlar! “İnsanın merhameti, yumuşaklığı ve cömertliği kendisini düşmanlarına bile sevdirir,” der Sadi Şirazi.
İslam bir medeniyet dinidir. Her medeniyet kendi insan tipini yetiştirir. Her şeyden önce bu medeniyetin insanı adaletli, merhametli, şefkatli olmak zorundadır. Sadece kendi dininde olanlara değil, tüm mahlukata böyle davranması bu medeniyete mensup olmasının bir sonucu olarak tezahür etmelidir.
İslâmʼın müʼminlere en çok telkin ettiği ahlâki vasıflar, “merhamet ve şefkat”tir. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in şefkat ve merhameti de bütün mahlûkâtı kucaklayan, cihan-şümûl bir vasfa sahipti. Nitekim bir gün: “–Nefsim kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe Cennetʼe giremezsiniz.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı kirâm:
“–Yâ Resûlâllah! Hepimiz merhametliyiz.” dediler.
Allahʼın Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem:
“–(Benim kastettiğim) merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilâkis bütün mahlûkâta şâmil olan merhamettir, (evet) bütün mahlûkâta şâmil merhamet!..” buyurdular. (Hâkim, IV, 185/7310)
O hâlde merhamet nedir? Merhamet; Allâhʼın bize ihsân ettiği nîmetlerden mahrum bulunanlara ikram ederek onların eksiğini, noksanını telâfî etmemizdir.
Zira Cenâb-ı Hak buyurur:
“…Allah sana ihsân ettiği gibi sen de ihsân et…” (el-Kasas, 77) Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları
Merhametle yaklaşır birbirine cisimler, değmeden geçer. Merhametle yürür birbirine ruhlar, dokunur, geçer. Merhametle akar zaman; bilir ki kıyamet kopacak, durduğu an. Merhametle birbirine eklemlenir mekân; bilir ki ayrıldığında, her şey boşlukta savrulacak. Merhamettir başlatan, sürdüren, devam ettiren; merhamettir çözen, dağıtan, birleştiren. Merhamettir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran. Sağlık merhamet içindir, hastalık merhamet… Ve elbette ölüm, merhamete dairdir. Tıpkı sevgide olduğu gibi, içine merhametin karışmadığı hiçbir iyi duygu yoktur. Merhamet, sevginin ikizidir. Merhametin bakışıdır sevgiyi harekete geçiren; merhamet olmadan nasıl çözebilir katılığı sevgi?
Şemsettin ÖZKAN
11.01.2021 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-fikriyat.com
4-islamveihsan.com
5-tdk.gov.tr (İsmet Emre, Merhamet,sh:14 Türk Dili, yıl:69 sayı:818)